Hiçbir şey bir şahıs olmak kadar zor değil.
- Nothing is as difficult as becoming a person.
Tom kötü bir şahıs değil.
- Tom isn't a bad person.
Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
- I bought a new personal computer yesterday.
Bilal bilgili bir kişidir.
- Bilal is a person of knowledge.
Tom her zaman gülümseyen bir tiptir.
- Tom is the type of person who always smiles.
Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.
- Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down.
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Bir bireyin sevgisini kabul et.
- Accept a person's love.
Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
- The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
Arabada bir kişilik yer vardı.
- There was room for one person in the car.
Tom sempatik bir adam.
- Tom is a likeable person.
Yaşlı adam odasında öldü.
- The old person died in their room.
Kimse paranın çoğunu katkıda bulunan kişinin Tom olduğunu bilmiyordu.
- Nobody knew that Tom was the person who contributed most of the money.
Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı.
- I asked many persons about the store, but no one had heard of it.
Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
Ben dürüst bir insanım.
- I am an honest person.
Onunla bizzat konuşmalısın.
- You must talk to her in person.
O oraya bizzat gitti.
- He went there in person.