Bir üniversiteye girme hayatımın amacı değil.
- Entering a university is not the purpose of my life.
Efsaneye göre bu ormanda bir zamanlar hayalatler varmış, o yüzden de insanlar girmezlermiş.
- According to legend, those woods used to be haunted, so people would avoid entering.
Bugün giriş sınavına girmek zorundayım.
- I have to take the entrance examination today.
Gelecek yıl giriş sınavlarına girmek zorundayım.
- I have to take the entrance exams next year.
Giriş kapısı kilitli olduğu için biz eve giremedik.
- Because the entrance was locked, we couldn't enter the house.
Buraya girişiniz yasaklandı.
- You are banned from entering this place.
Tom Mary'nin şarkı söylemesinden büyülendi.
- Tom was entranced by Mary's singing.
Ben sadece onun yüzünün güzelliği tarafından büyülendim.
- I was simply entranced by the beauty of her face.