Bunun felaket anlamına geleceğini biliyorlardı.
- They knew this would mean disaster.
Depremler ve seller doğal felaketlerdir.
- Earthquakes and floods are natural disasters.
Eğer saman yanarsa, gerçek bir felaket olur.
- If the hay caught fire, it would be a real disaster.
Felaketten kıl payı kurtuldu.
- He narrowly escaped the disaster.
Kötümserler her fırsatta felaketler bulurken iyimserler afetlerde fırsatlar görürler.
- Optimists see opportunities in disasters while pessimists find disasters in every opportunity.
Fırtınadan sonra şehrin bazı kısımları afet alanı gibiydi.
- Parts of the city looked like a disaster zone following the storm.