O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.
- It was a one-sided love affair.
Korku değil, umut insan ilişkilerinde yaratıcı ilkedir.
- Hope, not fear, is the creative principle in human affairs.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
- He has no connection with this affair.
İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.
- He expressed regret over the affair.
Bütün mesele hakkında gizemli bir hava vardı.
- There was an air of mystery about the whole affair.
Bütün bu mesele bana bir baş ağrısı veriyor.
- This whole affair is giving me a headache.
Bu konu ile bir ilgim yok.
- I have nothing to do with the affair.
Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
- According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
He used a hook-shaped affair with a long handle to unlock the car.