Kelebekler hakkında çok fazla şey biliyor.
- He knows a lot about butterflies.
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Bir hayli mücevher satın aldın.
- You bought a lot of jewels.
Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?
- You have a lot of experience in computers, don't you?
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
O okulunu çok seviyor.
- She likes her school a lot.
Kahretsin. Zaten gelmek üzereyim.
- Fuck. I'm about to come already.
Kahretsin, lanet olası ev anahtarlarını nereye koydum?
- For fuck's sake, where did I put my goddamn house keys?
Makine çok miktarda elektrik üretti.
- The machine generated large amounts of electricity.
Senin planın çok miktarda para gerektirir.
- Your plan requires a large amount of money.
I have a lot of things to say.
Roy Fuchs’ Assistant: I just heard there's a shitload of used cars coming this way.
They made a fuckload of money on that deal.