Sana bir ipucu vereyim.
- Let me give you a hint.
En azından bana bir ipucu verebilirsin.
- You could at least give me a hint.
Konuşmacı siyasi dünyadaki yozlaşmayı ima etti.
- The speaker hinted at corruption in the political world.
Densizce imalarına ayar oluyorum.
- I'm sick of your crass hints.
Tom oda için ödememiz gerektiğini ima etti.
- Tom hinted that we should pay for the room.
Pilot onun bir UFO olabileceğini ima etti.
- The pilot hinted that it might be a UFO.
Tom'un Mary ve John'un birbirleriyle flört ettikleri konusunda hiçbir kuşkusu yok.
- Tom never had an inkling that Mary and John were dating each other.
Tom Mary'nin neler olduğu hakkında bir ipucu olmadığını düşünüyor.
- Tom thinks Mary doesn't have an inkling of what's going on.
This font does not scale well; at small point sizes it has no hinting at all, and the hints that it has for the 10- and 12-point letter 'g' still need work.
She hinted at the possibility of a recount of the votes.
I needed a hint to complete the crossword.
Some of the Indian leaders refused to negotiate.
- Bazı Hint liderler görüşmeyi reddetti.
The Indians were not happy with this agreement.
- Hintliler bu anlaşmadan mutlu değillerdi.
... You want to give me a little hint? ...