Biraz temiz havanın girmesine izin vermek için pencereyi açtım.
- I opened the window to let in some fresh air.
Onların geçmesine izin vermek için kenarda durdum.
- I stood aside to let them pass.
Bunun çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.
- Don't let this interfere with your studies.
İlişkilerin çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.
- Don't let relationships interfere with your studies.
Tam bir ayak bağıyım.
- I'm just a hindrance.
Motive değilsen hemen eve dön. Sadece bir ayak bağı olacaksın.
- If you're not motivated, go back home. You'll just be a hindrance.
Tom Mary'nin elini bırakmak istemedi.
- Tom never wanted to let go of Mary's hand.
Tom bırakmak istiyor.
- Tom wants to let it go.
Tom Mary'ye yol vermek için öne geçmeye karar verdi.
- Tom decided to go ahead let Mary have her way.
Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
- Let's draw lots to decide who goes first.
Tanıştığımızdan beri uzun zaman oldu, bir ya da iki içki içelim ve iyi eski günlerden konuşalım.
- It's been so long since we've met, let's have a drink or two and talk about the good old days.
Eskiden yaptığımız gibi parkta yemek yiyelim.
- Let's eat in the park like we used to.
High-heeled shoes may be fashionable, but they can also be a hindrance to walking.
Your hindrance of this process will not be tolerated.