O bir hayli sabır gösterdi.
- He displayed a great deal of patience.
Bunun hakkında bir hayli düşündüm.
- I've thought about this a great deal.
Tom oldukça çok seyahat eder.
- Tom travels a great deal.
O, oldukça çok kazanır.
- He earns a great deal.
Televizyonun toplum üzerine birçok etkisi vardır.
- Television has a great deal of influence on society.
Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik.
- On the one hand we suffered a heavy loss, but on the other hand we learned a great deal from the experience.
Yapacak pek çok işim var.
- I have a great deal of work to do.
Ben senin için pek çok dikkat ederim.
- I care a great deal for you.
O süt satarak çok para yaptı.
- He made a great deal of money selling milk.
O, oldukça çok kazanır.
- He earns a great deal.
Onun epey tecrübesi var.
- He has a great deal of experience.
Yapacak epey işim var.
- I have a great deal of work to do.
Televizyonun toplum üzerine birçok etkisi vardır.
- Television has a great deal of influence on society.
Tom hakkında çok şey öğrendim.
- I've learned a great deal about Tom.
Desteğin benim için çok şey anlamına gelir.
- Your support means a great deal to me.
Yapacak pek çok işim var.
- I have a great deal of work to do.
Tom bir anlaşma yapmak istiyor.
- Tom wants to make a deal.
Belki de bir anlaşma yapabiliriz.
- Maybe we can make a deal.
They had a great deal less than we had.
... But most people would accept that it has a great deal to do with their being prepared ...
... one which I learned a great deal about, particularly as I was serving as governor of my state, ...