Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.
- The sight of fresh lobster gave me an appetite.
Kanın görünüşüne asla dayanamadım.
- I never could stand the sight of blood.
Bir köpeğin sadece bakışı onu korkuttu.
- The mere sight of a dog made her afraid.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
Adam ilk görüşte âşık oldu.
- The man fell in love at first sight.
Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
- I fell in love with her on first sight.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
Görünürde hâlâ bir son yok.
- There's still no end in sight.
Dün, halam görüşünü yeniden kazandı.
- Yesterday, my aunt regained her sight.
This is a darn sight better than what I'm used to at home!.