Bunlar piyasadaki en iyi çantalar.
- These are the best bags on the market.
O aslında serbest piyasa sistemini destekledi.
- He basically supported the free market system.
Çarşıdaki bir arkadaş, sandıktaki paradan daha iyidir.
- A friend in the market is better than money in the chest.
Düşen faiz oranları otomobil pazarını canlandırdı.
- Falling interest rates have stimulated the automobile market.
O, pazarlama bölümü yöneticisidir.
- He is the manager of the marketing department.
Çocuklar için alışveriş yapmıyoruz.
- We don't market to children.
Doğrudan pazarlama insanların evden alışveriş yapmasını sağlayan bir yoldur.
- Direct marketing is a means of allowing people to shop from home.
O, borsada bir servet kaybetti.
- He lost a fortune in the stock market.
Borsada yatırım yaparak bir vurgun yaptı.
- He made a killing by investing in the stock market.
O, satmak için sığır besler.
- He breeds cattle for market.
İthalatlar için pazarlar geliştirmek için epeyce çaba sarfedilmektedir.
- Many efforts have been make to develop market for imports.
İhracat pazarlarında rekabet gücünün güçlendirilmesi acil bir ihtiyaçtır.
- The strengthening of competitiveness on export markets is an urgent need.
Foreign markets were lost as our currency rose versus their valuta.