Ateşi için onu hastaneye götürdüler.
- They took him to the hospital for his fever.
Benim öksürüğüm ve biraz ateşim var.
- I have a cough and a little fever.
Tom yoğun bir hafta geçirdi.
- Tom had a hectic week.
Önümüzde yoğun bir hafta var.
- We have a hectic week ahead of us.
Sen hâlâ heyecanlısın.
- You're still feverish.
Tom telaşlı bir hayat sürüyor.
- Tom leads a hectic life.
O telaşlı bir hayat sürüyor.
- He leads a hectic life.
Ateş hastalık gösterir.
- Fever indicates sickness.
Bahar yorgunluğu bir hastalık değildir.
- Spring fever is not a disease.
Boston'daki o hafta oldukça heyecanlıydı.
- That week in Boston was pretty hectic.
O biraz heyecanlıydı.
- It was a little hectic.
Tom'un hareketli bir programı var.
- Tom has a hectic schedule.
Pazartesi günü çok hareketliydi.
- Monday was so hectic.
Tom birkaç yıl önce neredeyse sarı hummadan ölüyordu.
- Tom nearly died of yellow fever a few years ago.
Avrupalıların gelişinden önce sarı humma bir sorun değildi.
- Before the arrival of the Europeans, yellow fever hadn't been a problem.
... what is your opinion currency fat putting your sung at the fever world cup ...