John geri döndüğünde sanki bir hayalet görmüş gibi solgun görünüyordu.
- When John came back, he looked pale as if he had seen a ghost.
O, hasta olmalı; solgun görünüyor.
- He must be sick; he looks pale.
Ayrılacak son kişi soluk yüzlü,düz siyah saçlı, uzun bir adamdı.
- The last to leave was a tall man, with a pale face and smooth, black hair.
O bir soluk cildi vardır.
- She has a pale complexion.
Gündüzleri açık bir güneş görürüz, ve geceleri solgun bir ay ve güzel yıldızları görürüz.
- At daytime, we see the clear sun, and at nighttime we see the pale moon and the beautiful stars.
Turkuaz rengi, berrak su rengini çağrıştırıyor, açık ve soluk bir mavi.
- The turquoise colour evokes the colour of clear water, it's a light and pale blue.
Hayalet gibi sararmışsın.
- You're pale as a ghost.
Mutfak soluk sarı çinilerle kaplıydı.
- The kitchen was lined with pale yellow tiles.
Fourthly, they shall not vpon any occasion whatsoeuer breake downe any of our pales, or come into any of our Townes or forts by any other waies, issues or ports then ordinary .