O, Kanadalı bir kızla evlendi.
- He married a Canadian girl.
Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
- I sometimes wonder if I am a girl.
Küçük kız güzel bir kadın oldu.
- The little girl grew into a beautiful woman.
Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
- Women and girls would cross over the street rather than meet him.
Sevgilisi de oradaydı.
- His girlfriend was there, too.
Gerçeği anlatmak gerekirse o benim sevgilim.
- To tell the truth, she is my girlfriend.
Kız arkadaşına doğru koştum.
- I ran into your girlfriend.
Onun kız arkadaşı Japon.
- His girlfriend is Japanese.