O kesinlikle bir etmendir.
- That's certainly a factor.
Onlar burada bir fabrika inşa etmenin çok pahalı olacağını düşündü.
- They thought it would be too expensive to build a factory here.
Onun bir etken olduğunu sanmıyorum.
- I don't think that's a factor.
Halı fiyatı üç etken tarafından belirlenir.
- The price of the carpet is determined by three factors.
Anladığım kadarıyla, bu iki deneyin ortak faktörleri yok.
- In my understanding, those two experiments do not have common factors.
Sağlık mutluluk için önemli bir faktördür.
- Health is an important factor of happiness.
Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?
- I'm just a simple factory worker. Why do you bother me?
The economy was a factor in this year's budget figures.
... different, and the form factor-- ...
... And if that was the predominating factor, then ...