Gerçek durumu bilir misin?
- Do you know the real facts?
Bu durumun çok ciddi olduğunu düşünüyorum.
- I think that this fact is very serious.
Bu olay hakkındaki gerçeği bilmek istiyor musun?
- Would you like to know the truth about this fact?
Olay hakkındaki tüm gerçekler bilinene kadar bekleyin.
- Wait until all the facts in the case are known.
Bu gerçek unutulmamalı.
- This fact must not be forgotten.
Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı.
- The facts did not become public for many years.
Bir kaynak olmadan olgusal ifadeler üretmeyin.
- Don't make factual statements without a source.
Olgun insanlar fikirler hakkında konuşur, aydınlar gerçekler hakkında, ve sıradan insanlar da ne yedikleri hakkında konuşurlar.
- Wise men talk about ideas, intellectuals about facts, and the ordinary man talks about what he eats.
Size gerçeklerle ilgili bilgi verdi mi?
- Did he acquaint you with the facts?
Mary bilgisayarında çalışıyor gibi davrandı ama aslında o, konuşmaya kulak misafiriydi.
- Mary pretended to be working on her computer, but in fact she was eavesdropping on the conversation.
Let's look at the facts of the case before deciding.
There is no doubting the fact that the Earth orbits the Sun.
The facts about space travel.
He had become an accessory after the fact.
... In fact, we're going to make it worse. ...
... the fact is that danger remains ...