Sıcak, yünlü bir etek arıyorum.
- I'm looking for a warm, woolen skirt.
O, yünlü bir kazak giyiyor.
- She is wearing a woolen sweater.
O, yünden bir kazak giyiyor.
- He is wearing a woolen sweater.
Kışın, her zaman yün çoraplar giyerek yatarım.
- In winter, I always go to bed wearing woolen socks.
Koyun bize yün verir.
- Sheep provide us with wool.
Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir.
- Australia exports a lot of wool.
Bu kazak saf yünden yapılmış.
- This sweater is made of pure wool.