O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.
- It was a one-sided love affair.
Onun iş ilişkileri iyi durumda.
- His business affairs are in good shape.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Diğer insanların işlerine karışmaya hakkın yoktur.
- You have no right to interfere in other people's affairs.
Onlar olayı araştıracak.
- They are going to investigate the affair.
O, korkunç bir olaydı.
- It was a terrible affair.
Ben mesele ile ilgili değilim.
- I am not concerned with the affair.
Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.
- Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.
Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
- Don't you want to talk about the affair?
Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
- According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.