Çok fazla içmek tehlikelidir.
- Drinking much is dangerous.
Çok fazla içmek tehlikelidir.
- It is dangerous to drink too much.
Canım içki içmek istiyor.
- I feel like having a drink.
Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
- Drinking on an empty stomach is bad for your health.
Lütfen bana bir içecek verin.
- Give me a drink, please.
Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.
- Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis.
Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
- Drinking on an empty stomach is bad for your health.
Tom'a sigara içmekten ve içki içmekten sakınması söylendi.
- Tom was told to abstain from smoking and drinking.
Deniz suyu içmek insanlar için ölümcül olabilir.
- Drinking seawater can be deadly to humans.
Deniz suyunu içemezsin çünkü su çok tuzlu.
- You can't drink seawater because it's too salty.
Duş aldıktan sonra biraz meşrubat içtim.
- After taking a bath, I drank some soft drink.
Bu yeni meşrubat bu yaz içmek için en iyi şey.
- This new soft drink is the best thing to drink this summer.
Sana bir içecek ısmarlayacağım.
- I'll buy you a drink.
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
- He began his meal by drinking half a glass of ale.
Su içmek için uygun değildir.
- The water is not fit to drink.
Bu su içmek için iyidir.
- This water is good to drink.
İnternette bilgi çekmek yangın musluğundan su içmek gibidir.
- Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant.
Tom Mary'den içilecek şeyler istedi.
- Tom asked Mary for something to drink.
Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
- Drinking on an empty stomach is bad for your health.
O içtiğinde farklı bir kişi oluyor, bu yüzden onunla içki içmeyi sevmiyorum.
- He's a different person when he's drunk, so I don't like to drink with him.
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
- He began his meal by drinking half a glass of ale.
Avrupalılar şarap içmeyi sever.
- Europeans love to drink wine.
Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
- If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
O, şişeden büyük bir yudum içti.
- He drank a great swig from the bottle.
Bir yudum bira alacağım.
- I am going to take a swig of beer.
Tom bir yudum daha aldı.
- Tom took another swig.
Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
- If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
Tom şişeden büyük bir yudum aldı.
- Tom took a big swig from the bottle.
Bir yudum bira alacağım.
- I am going to take a swig of beer.
Can I buy you a drink?.
You can lead a horse to water but you can't make him drink.
He drank the water I gave him.
She has a problem with the drink.
He was about to take a drink from his root beer.
If he doesn't pay off the mafia, he’ll wear cement shoes to the bottom of the drink!.
... grieve drink ...
... So he's fancied his mixed drink machine here. ...