Kano ile bir nehirden aşağıya doğru gittik.
- We went down a river by canoe.
Tom Mary'yi caddeden aşağıya doğru kovaladı.
- Tom chased Mary down the street.
Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
- She looked at me with tears running down her cheeks.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
Düşen bir ağaç tarafından hareketsiz kaldı.
- He was pinned down by a fallen tree.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
- We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
Tom buradan yaklaşık yüz metre aşağıda alabalık avlıyor.
- Tom is fishing for trout about a hundred meters downstream from here.
Sen aşağıda orada ne yapıyordun?
- What were you doing down there?
İkizler kızamıktan dolayı yatağa düştü.
- The twins have come down with measles.
O içeriye girer girmez düştü.
- The instant he came in, he fell down.
Mary, Tom'un iniş ve çıkışlarını anlar.
- Mary understands Tom's ups and downs.
Çoğu insanın kendi evliliklerinde inişleri ve çıkışları vardır.
- Most people have ups and downs in their marriages.
Kuş tüyü ceketim beni ısıttı.
- My down jacket kept me warm.
O kuş tüyü yastık pahalı görünüyor.
- That down pillow looks expensive.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Bu evin çok fazla onarıma ihtiyacı var, onu yıkmak ve yenisini yapmak daha kolay olacaktır.
- This house needs so many repairs, it would be easier to tear it down and build a new one.
Oldukça bezgin görünüyorsun.
- You look pretty down.
Onun altında da hep kaplumbağalar var.
- It's turtles all the way down.
Dün gece, sıcaklık sıfırın altında on dereceye indi.
- Last night, the temperature went down to ten degrees below zero.
Üzgün gözlerle odadan çıktı.
- She went out of the room with downcast eyes.
Sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
- I'm sorry I let you down.
O, fakir insanlara asla tepeden bakmaz.
- He never looks down on poor people.
O, tepelerde aşağı yukarı yürürken nefes nefese idi.
- She was out of breath from walking up and down hills.
Tom bir kano içerisinde nehrin aşağısına gitti.
- Tom went down the river in a canoe.
Tom şişme bir bot üzerinde nehrin aşağısına gitti.
- Tom went down the river on a rubber raft.
O vegan olduğundan beri Tom iki pantolon ölçüsü düştü.
- Tom's gone down two pant sizes since he went vegan.
Sözde acemi skandalı duyulduğundan beri o politikacı dünyada gözden düştü.
- That politician has come down in the world since the so-called Recruit scandal was publicized.
At yolun aşağısına doğru tırıs gitti.
- The horse trotted down the road.
Tom ve Mary kanolarında nehrin aşağısına doğru sürüklendiler.
- Tom and Mary drifted down the river in their canoe.
Oldukça yıkılmış görünüyorsun.
- You look pretty down.
Yıkılmış bazı eski evler gördük.
- We saw some old houses pulled down.
Havalanından şehir merkezine hangi demir yolu hattını kullanacağımı bana söyle lütfen.
- Please tell me which railway line to use from the airport to downtown.
Hava bu gece soğuyacak.
- It will cool down tonight.
Tom'un morali bozuktu çünkü Mary onun saç sitiliyle dalga geçti.
- Tom was feeling down because Mary made fun of his hair style.
O son zamanlarda çökmüş görünüyor.
- She seems down lately.
Şehir merkezine gidiyorum.
- I'm heading downtown.
Tom alışveriş yapmak için şehir merkezine gitti.
- Tom went downtown to do shopping.
Tom'un evi buradan caddenin tam aşağısında.
- Tom's house is just down the street from here.
Koridorun aşağısında bir yangın var.
- There's a fire down the hall.
Tom'u sahil boyunca yürürken gördüm.
- I saw Tom walking down the beach.
Hol boyunca tek başıma yürüdüm.
- Tom walked down the hall alone.
Aslında, biraz keyifsiz hissediyorum.
- Actually, I'm feeling a bit down.
Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.
- The coach called off the game because many of the players were down with the flu.
Tom merdivenlerden düşerek boynunu kırdı.
- Tom broke his neck falling down a flight of stairs.
Tom yatakta yüzükoyun uzanıyor.
- Tom is lying face down on the bed.
Sami yüzükoyun yatıyordu.
- Sami was lying face down.
Şehir merkezine giden tren hangi platformdan kalkıyor?
- What platform does the downtown train leave from?
Şehir merkezine giden tren hangi platformdan kalkıyor?
- What number is the downtown train?
Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
- If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
Kuş tüyü ceketim beni ısıttı.
- My down jacket kept me warm.
Bu yer tamamen tüyler ürpertici.
- This place is downright creepy.
Termometre sıfırın altına düştü.
- The thermometer went down below zero.
Masamın altına bir kilim koydum.
- I put down a rug under my desk.
Whan Sir Palomydes had herde hym sey so, he kneled adowne and asked mercy .
Ever since Nixon, I've been down on Republicans.
Churchill Downs, Upson Downs (from Auntie Mame, by Patrick Dennis).
said to a dog Down, boy!.
The storm downed several old trees along the highway.
Prices are down.
The system is down.
They walked down the beach holding hands.
So, things got you down? / Is Rodney Dangerfield giving you no respect? / Well, bunky, cheer up!.
I'm down with him hanging with us.
I went down to Miami for a conference.
He downed an ale and ordered another.
The ball rolled down the hill.
His place is farther down the road.
He downed two balls on the break.
I love almost everything about my job. The only down is that I can't take Saturdays off.
It's two weeks until opening night and our lines are still not down yet.
I haven't solved 12 or 13 across, but I've got most of the downs.
He downed it at the seven-yard line.
Two down and three to go. (Two tasks completed and three more still to be done.).
... We use something called Race to the Top. Wasn't a top-down approach, Governor. What we've ...
... a position to show that costs are going down. And over the last two years, health care premiums ...