a doubt or challenge about the truth or accuracy of a matter

listen to the pronunciation of a doubt or challenge about the truth or accuracy of a matter
İngilizce - Türkçe

a doubt or challenge about the truth or accuracy of a matter teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

question
{f} şüphe etmek
question
{f} sorguya çekmek: The police are questioning the suspect. Polisler
question
{f} soru sormak

Böylesina aptal bir soru sormaktan daha iyisini biliyordu. - She knew better than to ask such a stupid question.

Soru sormaktan korkma. - Don't be afraid to ask questions.

question
sorguya çekmek
question
sorun

Sorun için cevap yok. - Your question does not have an answer.

Sorun için cevap yok. - There is not an answer for your question.

question
problem

Tom geometri problemini çözdü mü? Başarmadığını söyledi, soru onun için de zordu. - Did Tom solve the geometry problem? He said he didn't manage to. The question was too difficult for him, as well.

question
soru

Onun sorularını anlamak imkânsızdı. - It was impossible to understand his questions.

Sen sorularda çok iyisin! Birtek soruda başarısız olmadın! - You're a beast! You haven't even missed one question!

question
{i} sorgu

Onun dürüstlüğünü asla sorgulamadım. - I would never question his honesty.

Polisler onu yakından sorguladı. - The police questioned him closely.

question
{f} sorular sormak

Sizin için çalışan insanların bazıları hakkında size bazı sorular sormak istiyorum. - I'd like to ask you some questions about some of the people who work for you.

Sana cevap vermek istemeyebileceğin bazı kişisel sorular sormak zorundayım. - I have to ask you some personal questions that you may not want to answer.

question
{i} şüphe

Onun dürüstlüğü şüphe götürmez. - Her honesty is beyond question.

Polis sorgulama için birçok şüpheliyi göz altına aldı. - The police detained several suspects for questioning.

question
questionlnglysorgu yolu ile
question
{i} mesele

Mesele kazaya kimin neden olduğu. - The question is who caused the accident.

Mesele bundan sonra ne yapmamız gerektiğidir. - What we should do next is the question.

question
(isim) soru, sorun, mesele, problem, söz konusu, kuşku, şüphe, bilinmez, sorgu, soruşturma, tahkikat
question
{i} tahkikat
question
(fiil) sorgulamak, sorular sormak, soru sormak, kuşkulanmak, şüphe etmek, sorguya çekmek
question
{f} kuşkulanmak
question
{i} söz konusu

Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir. - Without a passport, leaving a country is out of the question.

Yurt dışında seyahat söz konusu değil. - Traveling abroad is out of the question.

question
{i} kuşku

Onların dürüstlüğü kuşkulu. - Their honesty is questionable.

Kuşkulu şeyler yaptım. - I've done questionable things.

İngilizce - İngilizce
question
a doubt or challenge about the truth or accuracy of a matter

    Heceleme

    a doubt or chal·lenge a·bout the truth or ac·cu·ra·cy of a mat·ter

    Türkçe nasıl söylenir

    ı daut ır çälınc ıbaut dhi truth ır äkyırısi ıv ı mätır

    Telaffuz

    /ə ˈdout ər ˈʧalənʤ əˈbout ᴛʜē ˈtro͞oᴛʜ ər ˈakyərəsē əv ə ˈmatər/ /ə ˈdaʊt ɜr ˈʧælənʤ əˈbaʊt ðiː ˈtruːθ ɜr ˈækjɜrəsiː əv ə ˈmætɜr/