O, işini kaybettiği için eğitimini ertelemek zorunda kalacak.
- She'll have to delay her education because she lost her job.
Fadıl nikahı geciktirmek için başka bir mazeret buldu.
- Fadil found another excuse to delay the wedding.
Gecikmeden o işe başlamalıyım.
- I must set about that work without delay.
Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.
- We need to avoid any further delays.
Biz yoğun trafik tarafından geciktirildik.
- We were delayed by the heavy traffic.
Kaza onun gelişini muhtemelen geciktirecek.
- Possibly, the accident will delay his arrival.