Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
- Reading a book can be compared to making a journey.
Hayat bir seyahate benzer.
- Life is like a journey.
Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
- We must sleep at least seven hours a day.
İyi günler, nasılsın?
- Good day, how are you?
O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
- She found the ring that she had lost during the journey.
Ne keyifli bir yolculuk yaptık!
- What a pleasant journey we had!
O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
- Every time I hear that song, I think of my high school days.
Ben onlara düğün günlerinin ne zaman olduğunu sormak istiyorum.
- I want to ask them when their wedding day is.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Gelecek ay geziye çıkıyoruz.
- We are going on a journey next month.
Bir kitap okumak bir seyahat ile kıyaslanabilir.
- Reading a book can be compared to making a journey.
Gerard de Nerval Doğuya Seyahat'i yazdı.
- Gérard de Nerval wrote Journey to the East.
Gündüzler gittikçe daha çok ısınıyor.
- The days are getting warmer and warmer.
Benim kuralım her zaman gündüz günün işini yapmaktı.
- My rule always was to do the business of the day in the day.
Geçen gün ondan bir çağrı aldım.
- The other day, I got a call from her.
Çağının en iyi yazarı olarak görülüyordu.
- He was regarded as the greatest writer of the day.
Onüçüncü doğum gününden birkaç gün sonra Tony de okulu bıraktı.
- A few days after his thirteenth birthday, Tony left school, too.
Düğün gününde öğretmenimizin evine vardık.
- On the day of the wedding, we arrived at our teacher's house.
Gidip çocuğumu kreşten alacağım.
- I will go and pick up my child from daycare.
Tom'u kreşte indirdim.
- I dropped Tom off at daycare.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Önümüzdeki ay bir yolculuğa çıkacağız.
- We are going on a journey next month.
Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
- They finished eighty miles' journey.
She was chosen from ten thousand applicants.
- O, on bin adaydan seçildi.
Mary was chosen from among 500 applicants.
- Mary 500 aday arasından seçildi.
Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
- Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
Many Republicans did not vote for their own candidate.
- Birçok Cumhuriyetçiler kendi adayı için oy vermedi.
There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılki ödül için altı aday var.
He is a nominee in four award categories.
- O, dört ödül kategorisinde aday.
... we were activating 100,000 Android devices every day. ...
... related to education and learning every day more and more and get more more ...