Hayat bir seyahate benzer.
- Life is like a journey.
Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
- From Sendai I extended my journey to Aomori.
Her gün İngilizce çalışıyor musun?
- Do you study English every day?
Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.
- And I will raise it again in three days.
Yolculuk henüz başladı.
- The journey has just begun.
Ne keyifli bir yolculuk yaptık!
- What a pleasant journey we had!
O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
- Every time I hear that song, I think of my high school days.
Zamanın gerisinde kalmayayım diye her gün gazete okumayı bir alışkanlık haline getirdim.
- I make it a rule to read the newspaper every day lest I should fall behind the times.
Gezinin amacı, büyükanneyi ziyaret etmekti.
- The object of the journey was to visit Grandma.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Gerard de Nerval Doğuya Seyahat'i yazdı.
- Gérard de Nerval wrote Journey to the East.
O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
- Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
Gündüzler gittikçe daha çok ısınıyor.
- The days are getting warmer and warmer.
Tom bu ay gündüz vardiyasında.
- Tom is on the day shift this month.
Bu çağda elektriksiz bir hayat düşünülemez.
- In this day and age, life without electricity is unimaginable.
Geçen gün ondan bir çağrı aldım.
- The other day, I got a call from her.
Düğün gününde öğretmenimizin evine vardık.
- On the day of the wedding, we arrived at our teacher's house.
Tom yetmişinci doğum gününden sadece bir gün sonra öldü.
- Tom died just one day after his seventieth birthday.
Gidip çocuğumu kreşten alacağım.
- I will go and pick up my child from daycare.
Tom'u kreşte indirdim.
- I dropped Tom off at daycare.
Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.
- I want to go on a journey around the world if possible.
Önümüzdeki ay bir yolculuğa çıkacağız.
- We are going on a journey next month.
O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
- She found the ring that she had lost during the journey.
Applicants are requested to apply in person.
- Adayların bizzat başvurmaları rica olunur.
Mary was chosen from among 500 applicants.
- Mary 500 aday arasından seçildi.
None of the candidates got a majority of the votes.
- Adayların hiçbiri oy çoğunluğunu almadı.
Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
- Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılki ödül için altı aday var.
He is a nominee in four award categories.
- O, dört ödül kategorisinde aday.
... from the Big Bang to the present day. ...
... third party apps during a single day in our pilot, all ...