Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

a cuboid piece of any solid commodity

listen to the pronunciation of a cuboid piece of any solid commodity
İngilizce - Türkçe

a cuboid piece of any solid commodity teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

bar
{i} demir çubuk

Tekstil fabrikasının pencereleri demir çubuklarla donatılmış bu yüzden fabrikada yangın çıktığında işçilerden çoğu öldü. - The textile factory's windows are fitted with iron bars so when a fire broke out inside the factory, most of the workers died.

bar
sırık
bar
bariyer

Bariyerde biletini göster. - Show your ticket at the barrier.

bar
hapsetmek
bar
kalıp

Ben kalıptan çok, sıvı sabunu tercih ederim. - I prefer soap as a liquid rather than a bar.

Tom bir kalıp çikolata satın aldı. - Tom bought a bar of chocolate.

bar
ince ışık demeti
bar
demir ya da tahta parmaklık
a piece of
bir parça

Benim bir zarfa, bir parça kağıda ve kurşun kaleme ya da bir dolma kaleme ihtiyacım var. - I need an envelope, a piece of paper, and a pencil or a pen.

Bir parça kek tattım ve o lezzetliydi. - I tried a piece of cake and it was delicious.

bar
içki satılan veya içilen yer, bar, meyhane
bar
mahkemede sanık kürsüsü
bar
çubuk, sırık, kol, kol demiri
bar
{i} sürgü

Kapıyı sürgüleyip kilitledik. - We barred the door and locked it.

bar
{f} menetmek
bar
{i} meyhane

İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne? - An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?

bar
{f} saymamak
bar
{i} huk. baro
bar
{i} yargı
bar
{i} parmaklık

Mahkûm iki aydır parmaklıklar arkasındaydı. - The prisoner was behind bars for two months.

Tom uzun süredir demir parmaklıkların arkasında. - Tom has been behind bars for a very long time.

bar
kol

Winston bir faniydi ama gençlik yıllarında Mars kolonisi Barsoom'a göç etti. - Winston was an earthborn, but he emigrated to the Martian colony Barsoom in his teenage years.

Sol kolumu zar zor bükebiliyorum. - I can barely bend my left arm.

bar
{f} katmamak
bar
{i} müz. ölçü çizgisi
İngilizce - İngilizce
bar
a cuboid piece of any solid commodity