Babam yatakta kitap okumamamı söyledi.
- My father told me not to read a book in my bed.
Dün gece yatakta kitap okurken, ışık açıkken uykuya dalmışım.
- While I was reading in bed last night, I fell asleep with the light on.
İki gün yatakta kalmak zorunda kaldım.
- I have had to stay in bed for two days.
Ben bütün gün yatakta kalmak zorunda kaldım.
- I had to stay in bed all day.
Kanada'da zeminde değil yatakta uyuyoruz.
- In Canada we sleep in a bed, not on the floor.
Yeni evimde oturma odası zemin katta ve yatak odası birinci katta.
- In my new house, the living room is on the ground floor and the bedroom is on the first floor.
Yatmaya gitmek için çok erken.
- It's too early to go to bed.
Ben genellikle yaklaşık on birde yatmaya gitmek zorundayım.
- I usually got to bed about eleven.
O bana şarap içirip yemek verdi ve sonra yatağıma götürmek istedi!
- He wined me and dined me and then wanted to take me to bed!
Tom'u yatağa götürmek zorunda kaldım.
- I had to carry Tom to bed.
Tom, doğru ebatta alyan anahtarı olmadığı için karyolanın montajını yapamadı.
- Tom couldn't assemble the bed because he didn't have the right sized Allen key.
Halam ve eniştemi ziyaret ettiğimde tekerlekli karyolada uyurdum.
- I used to sleep in a trundle bed when I would visit my aunt and uncle.
Tom köpük yastık üzerine uyku tulumu serdi.
- Tom unrolled his sleeping bag on his foam pad.
Tom uyku tulumunun altına bir köpük yastık koydu.
- Tom put a foam pad under his sleeping bag.
Eski nehir yatağını iki kilometre izle.
- Follow the old river bed for two kilometers.
NASA'nın Mars gezicisi bir nehir yatağının izlerini keşfetti.
- NASA's Mars rover discovered traces of a river bed.
Bahçenin ortasında bir çiçeklik vardı.
- There was a flower bed in the middle of the garden.
Çiçeklikten çiçek toplamaya gitmeyin yoksa yakalanacaksınız.
- Don't go picking the flowers in the flower bed, or else you'll be caught.
Roket, fırlatma rampası üzerinde patladı.
- The rocket exploded on the launch pad.
Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
- The rockets were fired from a launching pad.
I mean, she's brought a-bed - Shakespeare, Titus Andronicus, IV,ii.
A bed of concrete makes a strong subsurface for an asphalt parking lot.
The meats and cheeses lay on a bed of lettuce.
He made a bed to sleep in for the night from hay and a blanket.
I had breakfast in bed this morning.
The parcels were thrown onto the truck bed before transportation.
... in bed and I had this idea for an outfit, and I made myself ...
... one bed group between two zero one six years old ...