Katlanma dayanılmaz olabilir.
- Bearing can be unbearable.
Rulmanlarımı almam için bana bir dakika ver.
- Give me a minute to get my bearings.
Ben tüm bu suçlamaları reddediyorum.
- I deny all those charges.
Cumhuriyetçi liderler suçlamayı reddetti.
- Republican leaders denied the charge.
Musa ilahi emirleri taşıyan dağdan indi.
- Moses came down from the mountain bearing divine commandments.
Cep telefonumu şarj etmeliyim.
- I need to charge my cellphone.
Arabamın bataryasını şarj etmek zorundayım.
- I have to charge the battery of my car.
Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
- I lost my bearings when I came out of the subway.
Arabamın bataryasını şarj etmek zorundayım.
- I have to charge the battery of my car.
Batarya tam olarak şarj oldu mu?
- Is the battery fully charged?
Meyve vermeden önce portakal ağaçları azahar adı verilen bir çiçekle çiçek açarlar.
- Before bearing fruit, orange trees blossom with a flower called an azahar.
Meyve vermeden önce, portakal ağaçları turuncu çiçekleri ile çiçek açar.
- Before bearing fruit, orange trees bloom with orange blossoms.
Tom birinci derecen saldırı ile suçlandı ve 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
- Tom was charged with first degree assault and sentenced to 15 years in prison.
Tom saldırı ve darp ile suçlandı.
- Tom has been charged with assault and battery.
Meyve vermeden önce, portakal ağaçları turuncu çiçekleri ile çiçek açar.
- Before bearing fruit, orange trees bloom with orange blossoms.
Meyve vermeden önce portakal ağaçları azahar adı verilen bir çiçekle çiçek açarlar.
- Before bearing fruit, orange trees blossom with a flower called an azahar.
Tom resmi olarak görevlendirilmedi.
- Tom hasn't been officially charged.
Patron beni görevlendirdi.
- The boss put me in charge.
She walks with a confident, self-assured bearing.
... that women need in any economy. Now, there are some other issues that have a bearing ...
... come bearing guns, riding horses, and carrying infectious diseases. ...