People tend to only compliment you on your language ability when it's apparent that you still don't quite sound like a native speaker.
- İnsanlar hâlâ tamamen bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmadığın aşikar olduğunda sadece dil yeteneğiniz üzerine size iltifat etmek eğilimindedir.
It's quite apparent that you don't want to do this for me.
- Bunu benim için yapmak istemediğin oldukça aşikar.
It's quite apparent that you don't want to do this for me.
- Bunu benim için yapmak istemediğin oldukça aşikar.
People tend to only compliment you on your language ability when it's apparent that you still don't quite sound like a native speaker.
- İnsanlar hâlâ tamamen bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmadığın aşikar olduğunda sadece dil yeteneğiniz üzerine size iltifat etmek eğilimindedir.
It is evident that he has made a mistake.
- Onun bir hata yaptığı aşikar.
It's evident to everybody that he's in love.
- Onun aşık olduğu herkese aşikar.
It's clear that Tom has no intention of marrying you.
- Tom'un seninle evlenmek gibi bir niyeti olmadığı aşikar.
I will never agree to such a flagrant miscarriage of justice.
- Böylesina aşikar bir adli hatayı asla kabul etmeyeceğim.
High school students who flagrantly smoke in class and the teachers who can't caution them will be punished.
- Sınıfta aşikar bir şekilde sigara içen lise öğrencileri ve onları uyaramayan öğretmenler cezalandırılacak.