There's something moving down there.
- Aşağıya doğru hareket eden bir şey var.
Tom ran down the stairs.
- Tom merdivenlerden aşağıya koştu.
We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
- Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
Bend down. The ceiling is very low.
- Aşağıya eğil. Tavan çok alçak.
Tom pulled his cap down over his eyes.
- Tom şapkasını gözlerinin üzerine aşağıya indirdi.
Click below to listen.
- Dinlemek için aşağıya tıklayın.
Please see below for details.
- Lütfen ayrıntılar için aşağıya bakınız.
They are examining him from top to bottom.
- Onlar onu yukarıdan aşağıya muayene ediyorlar.
Jimmy, breakfast is ready. Come downstairs.
- Jimmy, kahvaltı hazır. Aşağıya gel.
We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
- Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
If you have a time, could you translate some sentences below, please?
- Aşağıdaki cümleleri çevirebilir misiniz, lütfen?
He looked down at the valley below.
- Aşağıdaki vadiye baktı.
We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
- Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
- Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
Tom has an inferiority complex.
- Tom bir aşağılık kompleksine sahip.
The bad thing about inferiority complexes is that the wrong people have them.
- Aşağılık kompleksleri hakkında kötü şey onlara yanlış insanların sahip olması.
Hanover is the capital of Lower Saxony.
- Hannover Aşağı Saksonya'nın başkentidir.
The actual price was lower than I had thought.
- Gerçek fiyat düşündüğümden daha aşağıdaydı.
There is no reason for you to feel inferior to anyone.
- Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
They are examining him from top to bottom.
- Onlar onu yukarıdan aşağıya muayene ediyorlar.
Mary cleaned her apartment from top to bottom.
- Mary dairesini baştan aşağı temizledi.
Tom and Mary are more or less the same weight.
- Tom ve Mary aşağı yukarı aynı ağırlıktalar.
Tom and Mary are more or less the same size.
- Tom ve Mary aşağı yukarı aynı bedendeler.
We saw the parade move down the street.
- Geçit töreninin caddeden aşağıya doğru ilerlediğini gördük.
Tom started bouncing up and down on the bed.
- Tom yatağın üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.
We looked down on him as a coward.
- Biz onu bir korkak olarak aşağıladık.
The following words are called pronouns and are used as the subject of a sentence. They represent a person or a thing.
- Aşağıdaki sözcüklere adıl denir ve cümlede özne olarak kullanılırlar. Onlar bir kişi veya nesne sunarlar.
You can watch movies with English subtitles using this link.
- Aşağıdaki linkten, filmleri İngilizce altyazılı olarak izleyebilirsiniz.
My chinese is far from perfect, but I can roughly understand everything he is saying.
- Benim Çincem mükemmel olmaktan uzak, ama aşağı yukarı onun söylediği her şeyi anlayabiliyorum.
He can't be under thirty.
- O otuzdan aşağı olamaz.
She came downstairs with a letter in her hand.
- Elinde bir mektupla merdivenlerden aşağı indi.
We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
- Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.