Tom's house is just down the street.
- Tom'un evi caddenin tam aşağısında.
The post office is down the street.
- Postane caddenin aşağısındadır.
He looked down at the valley below.
- Aşağıdaki vadiye baktı.
Who lives in the room below?
- Aşağıdaki odada kim yaşıyor?
Tom ran down the stairs.
- Tom merdivenlerden aşağıya koştu.
The cat on the tree came down to me.
- Ağaçtaki kedi bana doğru aşağıya geldi.
There is no reason for you to feel inferior to anyone.
- Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
He has an inferiority complex.
- Onun bir aşağılık kompleksi var.
The actual price was lower than I had thought.
- Gerçek fiyat düşündüğümden daha aşağıdaydı.
Hanover is the capital of Lower Saxony.
- Hannover Aşağı Saksonya'nın başkentidir.
There is no reason for you to feel inferior to anyone.
- Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
Mary cleaned her apartment from top to bottom.
- Mary dairesini baştan aşağı temizledi.
He examined it from top to bottom.
- Onu baştan aşağı inceledi.
Tom definitely won't work for less than $300 an hour.
- Tom kesinlikle bir saat için 300 dolardan daha aşağısına çalışmaz.
Tom and Mary are more or less the same weight.
- Tom ve Mary aşağı yukarı aynı ağırlıktalar.
We saw the parade move down the street.
- Geçit töreninin caddeden aşağıya doğru ilerlediğini gördük.
The victim's body was lying face down on the rug.
- Kurbanın vücudu halı üzerinde yüzü aşağıya bakacak şekilde yatıyordu.
The children started bouncing up and down on the couch.
- Çocuklar kanapenin üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.
You can watch movies with English subtitles using this link.
- Aşağıdaki linkten, filmleri İngilizce altyazılı olarak izleyebilirsiniz.
The following words are called pronouns and are used as the subject of a sentence. They represent a person or a thing.
- Aşağıdaki sözcüklere adıl denir ve cümlede özne olarak kullanılırlar. Onlar bir kişi veya nesne sunarlar.
My chinese is far from perfect, but I can roughly understand everything he is saying.
- Benim Çincem mükemmel olmaktan uzak, ama aşağı yukarı onun söylediği her şeyi anlayabiliyorum.
He can't be under thirty.
- O otuzdan aşağı olamaz.
She came downstairs with a letter in her hand.
- Elinde bir mektupla merdivenlerden aşağı indi.
Let's go downstairs for dinner.
- Akşam yemeği için aşağı kata inelim.