aşırılık

Türkçe - İngilizce

aşırılık teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

{i} extremism

{i} excess

excessiveness, extremism

Drinking excessive and extreme amounts of water can result in water intoxication, a potentially fatal condition. - Suyu ölçüsüz ve aşırı miktarda içmek su zehirlenmesi ile sonuçlanabilir, potansiyel olarak ölümcül bir durum.

Excessive indulgence spoiled the child. - Aşırı düşkünlük çocuğu şımarttı.

{s} extreme

Tom's job creates extreme stress. - Tom'un işi aşırı stress yaratıyor.

He sometimes wished to go to extremes. - O, bazen aşırıya kaçmak istiyordu.

aşırılık yapan kimse

excessive, extreme, exorbitant, moderate; fulsome; steep, stiff, extortionate; excessively, extremely

{s} exorbitant

{s} outrageous

The store where we used to buy those started charging outrageous prices, so we had to find another store. - Onları satın aldığımız mağaza, aşırı yüksek fiyat koymaya başladı, o yüzden başka bir mağaza bulmak zorunda kaldık.

{s} violent

{s} acute

There is an acute shortage of water. - Aşırı bir su sıkıntısı var.

{s} intense

{s} super

Superconductivity is a physical property. - Aşırıiletkenlik fiziksel bir özelliktir.

Most of the food we buy in supermarkets is overpackaged. - Süpermarketlerde aldığımız yiyeceklerden çoğu aşırı paketlenmiş.

Avoid smoking excessively. - Aşırı sigara içmekten sakının.

Extremists kidnapped the president's wife. - Aşırı uçlar başkanın karısını kaçırdı.

The extremists refused to negotiate. - Aşırı kişiler müzakere etmeyi reddettiler.

{s} disproportionate

{s} ferocious

Mary wears too much makeup. - Mary aşırı makyaj yapıyor.

You must not go to extremes in anything. - Hiçbir şeyde aşırıya kaçmamalısın.

Tom is apt to go to extremes. - Tom aşırılara gitmeye eğilimlidir.

Excessive indulgence spoiled the child. - Aşırı düşkünlük çocuğu şımarttı.

Excessive smoking will injure your health. - Aşırı sigara içmek sağlığa zarar verir.

{s} fond

Ann is exceedingly fond of chocolate. - Ann aşırı derecede çikolataya düşkün.

{s} desperate

He made desperate efforts to reach the shore. - O, kıyıya ulaşmak için aşırı derecede çaba sarfetti.

Her nose is abnormally large. - Onun burnu aşırı derecede büyük.

They're filthy rich now. - Onlar şimdi aşırı zengin.

Tom is a filthy liar. - Tom bir aşırı yalancı.

{s} fucking

{s} camp

Tom has agreed to pay a rather steep price for that painting. - Tom, bu resim için oldukça aşırı bir fiyat ödemeyi kabul etti.

past all reason

Tom seems to be hyperventilating. - Tom aşırı heyecanlanıyor gibi görünüyor.

The cost of flying overseas has risen with the cost of fuel. - Yakıt maliyetinden dolayı deniz aşırı ülkelere uçuş maliyet arttı.

What with overwork and poor meals, she fell ill. - Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.

It's awfully expensive. - Aşırı derecede pahalı.

beyond all reason

up to the eyes in

Tom took an overdose of sleeping pills. - Tom aşırı dozda uyku hapları aldı.

Mary wears too much makeup. - Mary aşırı makyaj yapıyor.

the more the more

every other day

I go shopping every other day. - Gün aşırı alışverişe giderim.

Mary goes to that restaurant for lunch every other day. - Mary, öğle yemeği için gün aşırı o restorana gider.

şaşkınlık, hayret, aşırılık bildirir

surprise, surprise, tells extremists

She is exceedingly sensitive to the cold. - O, soğuğa aşırı duyarlıdır.

Marie blushed exceedingly, lowered her head, and made no reply. - Marie aşırı derecede kızardı, başını indirdi ve hiç karşılık vermedi.

This is extremely hard for him. - Bu onun için aşırı derecede zordur.

Tom is extremely persuasive. - Tom aşırı derecede ikna edicidir.

excessive, extreme

It's terribly expensive. - Aşırı derecede pahalı.

This week has been terribly busy for both of us. - Bu hafta her ikimiz için de aşırı yoğundu.

This is extremely hard for him. - Bu onun için aşırı derecede zordur.

I laughed very hard when I saw that. - Onu gördüğümde çok aşırı güldüm.

every other: gün aşırı every other day

excessively, extremely

Years of heavy drinking has left John with a beer gut. - Yıllarca süren aşırı içki John'da bir bira göbeği yaptı.

{s} inordinate

{s} breakneck

{s} high

{s} immoderate

{s} unbounded

{s} intensive

{s} horrendous

{s} thick

{s} overweening

{s} unconscionable

{s} unmeasured

{s} splitting

I had a splitting headache. - Aşırı bir başağrım vardı.

I enjoyed myself enormously, believe me. - Aşırı derecede eğlendim, inan bana.

{s} unreasonable

She asked me for an unreasonable sum of money. - Benden aşırı miktarda para istedi.

{s} unco

{s} sloppy

Türkçe - Türkçe

aşırılık teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı: Aşırı olma durumu; şiddet
Aşırı: şiddetli
Aşırı: koyu
Aşırı: (Osmanlı Dönemi) AYİL
Aşırı: müfrit
Aşırı: taşkın
aşırı: Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, müfrit
aşırı: Alışılan veya dayanılabilen dereceden çok daha fazla, taşkın: "Ticaret az gelişmiş toplumlarda aşırı bir gelişme gösterir."- O. Rifat
aşırı: Gereğinden fazla, çok. Ötede, ötesinde
aşırı: Ötede, ötesinde
aşırı: Gereğinden fazla olarak, çokça
aşırı: Alışılan veya dayanılabilen dereceden çok daha fazla, taşkın
aşırı: Gereğinden fazla, çok
aşırı: Bir şeyin gereğinden çok olanı
aşırı: (Osmanlı Dönemi) ifratkâr

aşırılık

Heceleme

a·şı·rı·lık

Telaffuz

Resimler

Google Resimler

Geçmiş

Favoriler

iOS

Android

Windows

Blog

© 1999-2025 Sesli Sözlük™

20 dilde online sözlük. 20 milyondan fazla sözcük ve anlamı üç farklı aksanda dinleme seçeneği. Cümle ve Videolar ile zenginleştirilmiş içerik. Etimoloji, Eş ve Zıt anlamlar, kelime okunuşları ve günün kelimesi. Yazım Türkçeleştirici ile hatalı Türkçe metinleri düzeltme. iOS, Android ve Windows mobil platformlarda online ve offline sözlük programları. Sesli Sözlük garantisinde Profesyonel çeviri hizmetleri. İngilizce kelime haznenizi arttıracak kelime oyunları. Ayarlar bölümünü kullarak çevirisini görmek istediğiniz sözlükleri seçme ve aynı zamanda sözlüklerin gösterim sırasını ayarlama imkanı. Kelimelerin seslendirilişini otomatik dinlemek için ayarlardan isteğiniz aksanı seçebilirsiniz.