This might seem insurmountable.
- Bu aşılmaz gibi görünebilir.
This book sees the protagonist conquer insurmountable odds and save the day.
- Bu kitap kahramanın aşılmaz olasılıkları fethettiğini görür ve günü kurtarır.
Japan surpasses China in economic power.
- Japonya ekonomik güçte Çin'i aşıyor.
The theory of evolution surpasses the scope of my imagination.
- Evrim teorisi benim hayal kapsamını aşar.
No one can transcend their own individuality.
- Hiç kimse kendi benliğini aşamaz.
To be human we must transcend our animal nature.
- İnsan olarak hayvan doğamızı aşmalıyız.
The wonderful performance of this actress exceeded all expectations.
- Bu aktrisin muhteşem performansı tüm beklentileri aştı.
Imports exceeded exports last year.
- Geçen yıl ithalat ihracatı aştı.