aşıkları teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- purlins
- {n} inside braces to support rafters
- Horizontal roof members used to support rafters between the plate and ridge board
- Horizontal timbers that connect rafter trusses
- the horizontal members of the roof structure used to support and attach the roof panels
- plural of purlin
- A horizontal member of the roof system
- Timber members spanning over trusses to support cladding or between trusses to support loose timbers
- Purlins are metal tracks used to support metal roofs or siding Purlins can also mean the members placed at right angles to rafters to break up the roof board span
- aşık
- lover
He's what society calls a real lover of music.
- O, toplumun müziğe âşık dediği kişidir.
The two lovers sat face to face, drinking tea.
- İki âşık yüz yüze oturdular,çay içtiler.
- aşık
- in love
But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London.
- Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.
The young couple fell in love with each other very soon.
- Genç çift çok kısa sürede birbirlerine âşık oldu.
- aşık
- fond
- aşık
- spoon
- aşık
- {i} wooer
- aşık
- {s} gone
- aşık
- horizontal beam
- aşık
- queue up
- aşık
- (Anatomi) knucklebone
- aşık
- smitten
Dan was immediately smitten with Linda.
- Dan hemen Linda'ya aşık oldu.
He was smitten with your mother.
- O senin annene deli gibi aşık oldu.
- aşık
- enamored
- aşık
- steady
- aşık
- jongleur
- aşık
- talus
- âşık
- beau
He fell in love with a beautiful princess.
- O güzel bir prensese aşık oldu.
Tom falls in love with every beautiful girl he meets.
- Tom tanıştığı her güzel kıza aşık olur.
- aşık
- singer
- aşık
- fallen in love
- aşık
- love in
I fell in love in an unlikely place.
- Ben alışılmadık bir yere aşık oldum.
Tom fell in love in Germany.
- Tom Almanya'da aşık oldu.
- aşık
- loved
Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name.
- Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.
- aşık
- purlin, horizontal beam
- aşık
- besotted
- aşık
- inamorato
- aşık
- fancy man
- aşık
- knucklebone; purlin, horizontal beam aşırma
- aşık
- swain
- aşık
- wooer; minstrel
- aşık
- enamoured [Brit.]
- aşık
- paramour
- aşık
- amorist
- aşık
- adorer
- aşık
- admirer
- aşık
- amorous
- aşık
- wandering minstrel
- aşık
- gallant
- aşık
- beau
Tom falls in love with every beautiful girl he meets.
- Tom tanıştığı her güzel kıza aşık olur.
He fell in love with a beautiful princess.
- O güzel bir prensese aşık oldu.
- aşık
- in ecstasy
- aşık
- sweetheart
- aşık
- loverless
- aşık
- loverlike
- aşık
- {i} minstrel
- aşık
- {s} enamoured
- aşık
- purlin
- âşık
- wandering minstrel, bard, troubadour
- âşık
- lover; wandering minstrel; absent-minded person, dreamy person; in love; absent-minded, dreamy
- âşık
- informal a familiar form of address
- âşık
- absentminded person
- âşık
- stuck
Bill seems to be stuck on Mary.
- Bill Mary'ye aşık gibi görünüyor.
- âşık
- scop