ağrısı teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- referred pain
- Referred pain, also called reflective pain is pain perceived at a location other than the site of the painful stimulus
- pain that is felt at a place in the body different from the injured or diseased part where the pain would be expected; "angina pectoris can cause referred pain in the left shoulder"; "pain in the right shoulder can be referred pain from gallbladder disease
- Sclerotomic in distribution and felt distant from its origin (e g , bursitis in the shoulder produces pain in the lateral arm, and sciatic-like leg pain can be referred from the lower-back area)
- Pain felt in an undamaged area of body away from the actual injury
- ağrı
- ache
It's ached before, but never as badly as right now.
- Daha önce ağrıyordu, ama asla şu andaki kadar kötü bir şekilde değil.
My joints ache when it gets cold.
- Hava soğuk olduğunda eklemlerim ağrıyor.
- ağrı
- pain
I have occasional pains in the stomach.
- Midemde ara sıra olan ağrılar var.
Tom put up with the pain for a couple of weeks before finally going to the hospital.
- Sonunda hastaneye gitmeden önce, Tom ağrıya birkaç hafta dayandı.
- ağrısı olmak
- be in pain
- ağrısı tutmak
- 1. to have birth pains start; to begin labor. 2. to have a recurrence of periodic pains
- boğaz ağrısı
- sore throat
You have a sore throat and fever. Don't go out.
- Senin boğaz ağrısı ve ateşin var. Dışarı çıkma.
The initial symptoms of the disease are fever and sore throat.
- Hastalığın ilk belirtileri ateş ve boğaz ağrısı.
- baş ağrısı
- a) headache b) nuisance, pest
- bel ağrısı
- backache
- sırt ağrısı
- backache
- karın ağrısı
- bellyache
- karın ağrısı
- stomachache
We all have stomachaches.
- Hepimizin karın ağrısı var.
Tom had a bad stomachache.
- Tom'un kötü bir karın ağrısı vardı.
- mide ağrısı
- stomachache
Her daughter has a stomachache.
- Kızının bir mide ağrısı var.
Tom says he has a stomachache.
- Tom bir mide ağrısı olduğunu söylüyor.
- ağrı
- {i} throe
- ağrı
- {i} soreness
- diş ağrısı
- toothache
A toothache deprived me of sleep.
- Bir diş ağrısı beni uykumdan mahrum etti.
My little sister has been suffering from a toothache since last night.
- Benim küçük kardeşim geçen geceden beri diş ağrısından kıvranıyordu.
- eklem ağrısı
- arthralgia
- karın ağrısı
- gastralgia
- karın ağrısı
- a) stomachache, bellyache b) nuisance, pest c) thingamajig, thingummy
- kas ağrısı
- myalgia
- kulak ağrısı
- earache
I'm feeling OK except for the earache.
- Kulak ağrısı dışında kendimi iyi hissediyorum.
- karın ağrısı
- 1. stomach ache, colic. 2. (Konuşma Dili) a pain in the neck (person). 3. (Konuşma Dili) what-do-you-call-it, whatyoumayjigger
- bacak ağrısı
- (Tıp) leg pain
- bel ağrısı
- (Tıp) low back pain
- deri ağrısı
- (Tıp) dermatalgia
- kemik ağrısı
- (Tıp) bone pain
- kulak ağrısı
- (Tıp) ear pain
- meme ağrısı
- (Tıp) mastodynia
- mide ağrısı
- (Tıp) stomach-ache
- mide ağrısı
- (Tıp) gastralgia
- mide ağrısı
- (Tıp) stomachalgia
- ağrı
- be in pain
- Ağrı
- adry
- Ecel gelince başa baş ağrısı bahane
- (Atasözü) Death is a debt to pay, the cause is meaningless
- ağrı
- {i} smart
- bağırsak ağrısı
- intestinal pain
- bel ağrısı
- (Tıp, İlaç) lower back pain
- ciğer ağrısı
- liver pain
- eklem ağrısı
- Arthralgia, joint pain
- karın ağrısı
- Stomach ache
- kâlp ağrısı
- heartache
- romatizma ağrısı
- rheumatic pain
- sırt ağrısı
- Back pain
- AĞrı
- (Tıp) sore
Tom's got a sore throat.
- Tom'un boğazı ağrıyor.
Tom has a sore throat.
- Tom'un boğazı ağrıyor.
- Ağrı
- (dağı) Mount Ararat
- adale ağrısı
- myalgia
- ağrı
- sharp stinging pain
- ağrı
- ache, pain
- ağrı
- discomfort
- ağrı
- spasm
- ağrı
- affliction
- ağrı
- throes of childbirth, labor
- baş ağrısı
- 1. headache. 2. trouble, nuisance
- baş ağrısı olmak
- to be a nuisance (to), cause worry (to)
- bel ağrısı
- lumbago
- bel ağrısı sendromu
- (Tıp) low back pain syndrome
- boğaz ağrısı için bir şeyiniz var mı
- Can I have something for a sore throat
- diş ağrısı
- odontalgia
- eski göz ağrısı
- an old flame
- göz ağrısı
- an old flame
- göz ağrısı
- 1. eyestrain. 2. one's old or first love or sweetheart
- göz ağrısı
- flame
- ilk göz ağrısı
- a) first child b) first love, puppy love
- ilk göz ağrısı
- 1. first love, first person or thing with whom or with which one falls in love. 2. firstborn, firstborn child
- iris ağrısı
- (Tıp) iridalgia
- karın ağrısı
- worry
- karın ağrısı
- collywobbles
- karın ağrısı nöbeti
- gripes
- kas ağrısı
- path. myalgia
- kulak ağrısı
- otalgia
- kâlp ağrısı
- cardialgia
- memeucu ağrısı
- (Tıp) thelalgia
- mide ağrısı
- collywobbles
- mide ağrısı
- tummy ache
- migren ağrısı
- (Tıp) sick headache
- omuz ağrısı
- (Tıp) shoulder ache
- sinir ağrısı
- neuralgia
- tenis oynamaktan olan kol ağrısı
- tennis arm
- şiddetli karın ağrısı
- griping pains