açmış

listen to the pronunciation of açmış
Türkçe - İngilizce
opened
made open or clear; "the newly opened road"
made open or clear; "the newly opened road
used of mouth or eyes; "keep your eyes open"; "his mouth slightly opened"
not sealed or having been unsealed; "the letter was already open"; "the opened package lay on the table"
past of open
hungry

Many people in the world are hungry. - Dünyada birçok insan açtır.

He whispered to me that he was hungry. - O, bana aç olduğunu fısıldadı.

açmış, açılmış; ışıl ışıl
opened, open, brilliant
hunger

Many of the workers died of hunger. - İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.

Because of hunger and fatigue, the dog finally died. - Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.

(Tıp) fast

Keep your eyes open, it's going to happen fast. - Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.

Fadil opened a fast-food restaurant. - Fadil bir fast-food restoran açtı.

(Bilgisayar) open it
(Bilgisayar) draw

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

Tom spent fifteen minutes trying to pry open the drawer with a crowbar, but he couldn't get it opened. - Tom çekmeceyi bir levye ile kaldırarak açmaya çalışarak on beş dakika harcadı fakat onu açamadı.

(Bilgisayar) bloom

The roses are blooming early this year. - Güller bu yıl erken çiçek açıyor.

Cold weather keeps many plants from blooming. - Soğuk hava birçok bitkinin çiçek açmasını engeller.

oturum açmış
(Bilgisayar) logged in
tamamen açmış
full-blown
çiçek açmış
in bloom
çiçek açmış
abloom
unseal
unveil

The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow. - Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

switch on

He knows how to switch on the lamp. - O, lambayı nasıl açacağını biliyor.

Switch on the light. I can't see anything. - Işığı aç, bir şey göremiyorum.

unfold

Tom unfolded the letter and read it. - Tom mektubu açtı ve onu okudu.

Tom unfolded the newspaper and started to read it. - Tom gazeteyi açtı ve onu okumaya başladı.

{f} unsealed
unwind
{f} open

Twitter loves open source. - Twitter, açık kaynağı sever.

Don't sleep with the windows open. - Pencereler açık uyuma.

turn on

It's very warm. Shall I turn on the air conditioner? - Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?

I told you not to turn on the lights. - Sana ışıkları açmamanı söyledim.

decompress
{f} unfurled
{f} opening

Do you mind opening the window? - Pencereyi açar mısın?

I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony. - Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.

unpin
roll out
famished

Tom said that he was famished. - Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.

Tom seemed to be famished. - Tom çok aç görünüyordu.

unfurl
{f} opened

He opened a checking account with the bank. - O, bankada bir çek hesabı açtı.

I sat back in the armchair and opened the book. - Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.

tune in on
unpack

Tom is in the other room, unpacking boxes. - Tom diğer odada kutuları açıyor.

I should finish unpacking. - Paketi açmayı bitirmeliyim.

clear off
uncover

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

We uncovered this arcane. - Biz bu gizemi açığa çıkardık.

disclose

He disclosed my secret. - O, sırrımı açığa çıkardı.

She would not disclose the secret. - Sırrı açığa vurmazdı.

{f} switching on
power on
rol out
turn#on
expose

Tom was going to expose us. - Tom bizi açığa çıkaracaktı.

Fadil exposed his dark secret. - Fadıl karanlık sırrını açıkladı.

power#on
greedy, covetous, insatiable
hollow
ravenous
hungry, empty, peckish; greedy, covetous haris
esurient
hungry person
needing to eat
greedy for
covetous; greedy
rollout
{s} unfed
peckish
unstop
uncap
starveling
unwreathe
unlock

Tom unlocked the car door. - Tom araba kapısını açtı.

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

{s} covetous
turnon
{s} empty

You shouldn't be drinking on an empty stomach. - Aç karnına içki içmemelisin.

Tom opened the trunk and found it empty. - Tom bagajı açtı ve onu boş buldu.

untuck
meld
unbar
unroof
switchon
untwist
unbolt
unmuffle
unclog

Can you unclog the toilet? - Sen tuvaletteki tıkanıklığı açabilir misin?

It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink. - Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.

unscrew

Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary. - Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.

fazla açmış
overblown
tamamen açmış
full blown
yelken açmış
under canvas
çiçek açmış
blooming
çiçek açmış
in blossom
Türkçe - Türkçe

açmış teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Yiyecek bulamayan
Gözü doymaz, haris
Çok istekli, çok hevesli
Yemek yeme gereksinimi olan veya yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't - Türk
Gözü doymaz, haris. Çok istekli, hevesli
Yemek yeme ihtiyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı
Karnı doymamış olarak: "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense."- O. Kemal
Yiyecek bulamayan kimse: "Ben hem öksüzüm, hem yetimim, hem de tam 23 saattir açım."- Y. K. Karaosmanoğlu
Karnı doymamış olarak
açmış