Don't sleep with the windows open.
- Pencereler açık uyuma.
Twitter loves open source.
- Twitter, açık kaynağı sever.
I can barely keep my eyes open.
- Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum.
Express your idea clearly.
- Fikrini açıkça ifade et.
He expressed himself clearly.
- O, kendini açıkça ifade etti.
We need a clear definition of the concept of human rights.
- İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
This drink clearly has the same flavor as tea.
- Bu içecek açıkça çay ile aynı tadı içeriyor.
Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
- Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanar.
She has a fair complexion.
- Onun açık bir teni vardır.
It is definite that he will go to America.
- Onun Amerika'ya gideceği açık.
This drink's flavor is obviously that of tea.
- Bu içecek açıkça çayla aynı tada sahip.
Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
- Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
The turquoise colour evokes the colour of clear water, it's a light and pale blue.
- Turkuaz rengi, berrak su rengini çağrıştırıyor, açık ve soluk bir mavi.
At daytime, we see the clear sun, and at nighttime we see the pale moon and the beautiful stars.
- Gündüzleri açık bir güneş görürüz, ve geceleri solgun bir ay ve güzel yıldızları görürüz.
She has green eyes and light brown hair.
- Onun yeşil gözleri ve açık kahverengi saçı var.
Your detailed explanation of the situation has let me see the light.
- Durumla ilgili ayrıntılı açıklaman benim anlamamı sağladı.
His meaning is quite plain.
- Onun söylemek istediği oldukça açık.
It's quite plain that you haven't been paying attention.
- Dikkat etmediğin oldukça açık.
The door was wide open.
- Kapı sonuna kadar açıktı.
The back door's wide open.
- Arka kapı sonuna kadar açık.
The store also opens at night.
- Mağaza gece de açıktır.
Tom told Mary to keep the windows opened.
- Tom Mary'ye pencereleri açık tutmasını söyledi.
Tom opened the door and held it open for Mary.
- Tom kapıyı açtı ve onu Mary için açık tuttu.
Tom is quite straightforward.
- Tom oldukça açık sözlü.
Get your priorities straight.
- Önceliklerini açıklığa kavuştur.
Tom turned off the engine, but left the headlights on.
- Tom motoru kapattı ama farları açık bıraktı.
He rejected my offer flatly.
- Önerimi açıkça reddetti.
Mary is outspoken and smart.
- Mary açıksözlü ve akıllı.
Tom is quite outspoken, isn't he?
- Tom oldukça açık sözlü, değil mi?
Fewer graphics and more captions would make the description clearer.
- Daha az grafikler ve daha fazla başlık açıklamayı daha net yapabilir.
It was apparent that he did not understand what I had said.
- Söylediğimi anlamadığı açıktı.
This should be obvious, but apparently it's not.
- Bu açık olmalı ama görünüşe göre değil.
It's an evidently bad example.
- Bu açıkçası kötü bir örnek.
Evidently, it's going to rain tomorrow.
- Açıkçası, yarın yağmur yağacak.
Tom is obviously still very weak.
- Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
I prefer weak coffee.
- Açık kahveyi tercih ederim.
This is patently unfair.
- Bu açıkça adil değil.
What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
- Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
Could you be more specific?
- Biraz daha açık olur musun?
He offered no specific explanation for his strange behavior.
- O, onun tuhaf davranışı için özel bir açıklama yapmadı.
To put it bluntly, he's mistaken.
- Açık söylemek gerekirse, o yanılıyor.
Nobody will say it so bluntly, but that is the gist of it.
- Hiç kimse bunu çok açıkça söylemeyecek ama bunun özü odur.
He wrote a fine description of what happened there.
- O, orada ne olduğu ile ilgili güzel bir açıklama yazdı.
I explicitly told Tom not to do that.
- Tom'a açıkça onu yapmamasını söyledim.
I gave you explicit instructions not to touch anything.
- Ben sana hiçbir şeye dokunmaman için açık talimatlar vermiştim.
The park is open to everybody.
- Park herkese açıktır.
This garden is open to the public.
- Bu bahçe halka açıktır.
There Akai joins them and it becomes a free-for-all in front of the finish line.
- Orada Akai onlara katılır ve bu bitiş çizgisinin önünde herkese açık bir yarışma olur.
My door is always open. Feel free to visit when you want.
- Kapım her zaman açık. İstediğin zaman ziyaret etmeye çekinme.
When we awoke, we were adrift on the open sea.
- Uyandığımız zaman, açık denizde akıntıya kapılıp sürükleniyorduk.
After the wind has stopped, let's sail the boat off to the open sea.
- Rüzgar durduktan sonra, tekneyle açık denize yelken açalım.
He confessed his crime frankly.
- Suçunu çok açık bir şekilde itiraf etti.
Here everything is forbidden that isn't expressly permitted.
- Burada açıkça izin verilmeyen her şey yasaktır.
During clear weather, the coast of Estonia is visible from Helsinki.
- Açık havada, Estonya kıyısı Helsinki'den görülebilir.
The back door's wide open.
- Arka kapı sonuna kadar açık.
The door was wide open.
- Kapı sonuna kadar açıktı.
He explained at length what had been decided.
- O, neye karar verildiğini uzun uzadıya açıkladı.
We've decided to paint the walls light blue.
- Duvarları açık maviye boyamaya karar verdik.
Tom has been declared brain dead.
- Tom'un beyin ölümü açıklandı.
He declared himself leader publicly.
- O, açık olarak kendini lider ilan etti.
Fadil exposed his dark secret.
- Fadıl karanlık sırrını açıkladı.
She thought they were about to fly out through the open window.
- O açık pencereden uçmak üzere olduklarını düşünüyordu.
After the wind has stopped, let's sail the boat off to the open sea.
- Rüzgar durduktan sonra, tekneyle açık denize yelken açalım.
The company incurred a deficit of $400 million during the first quarter.
- Şirket ilk çeyrekte 400 milyon dolar açık verdi.
Are trade deficits good or bad?
- Ticaret açıkları iyi mi yoksa kötü mü?
He officially announced his candidacy.
- O resmen adaylığını açıkladı.
Tom is candid about his past.
- Tom geçmişi konusunda çok açıktır.
Let me make myself crystal clear.
- Kendimi açık seçik ifade etmeme izin verin.
I don't like it when mathematicians who know much more than I do can't express themselves explicitly.
- Benim bildiğimden çok daha fazla bilen matematikçiler kendilerini açıkça ifade edemedikleri zaman bundan hoşlanmam.
The government explicitly declared its intention to lower taxes.
- Hükümet vergileri düşürmek için niyetini açıkça bildirdi.
Tom noticed the door was unlocked.
- Tom kapının açık olduğunu fark etti.
I never leave my house unlocked.
- Asla evimi açık bırakmam.
Thank you for this revealing lecture!
- Bu açıklayıcı ders için teşekkürler!
I hope my directions were clear.
- Umarım yol tariflerim açıktı.
He is very direct about it.
- O, bu konuda açıktır.
Their deep love for each other was unequivocal.
- Onların birbirlerine duydukları derin aşk oldukça açık.
This is quite unequivocal.
- Bu oldukça açık anlamlıdır.
A few seconds ago I was in the open air and the bright daylight, and now my eyes refuse to serve me in this darkness.
- Birkaç saniye önce ben açık havada ve parlak gün ışığındaydım ve şimdi gözlerim bu karanlıkta bana hizmet etmeyi reddediyor.
People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness.
- Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.
The store is open all the year round.
- Dükkan tüm yıl boyunca açıktır.
Strictly speaking, the earth is not round.
- Açıkçası dünya yuvarlak değil.
Tom left the box unprotected.
- Tom kutuyu açık bıraktı.
Write unambiguous texts.
- Açık anlamlı metin yazın.
Write clear and unambiguous texts!
- Açık ve net metinler yazın!
Tom loves being outdoors.
- Tom açık havayı çok seviyor.
Tom doesn't have much interest in outdoor sports.
- Tom, açık hava sporlarına büyük ilgi duymuyor.
He bore an unmistakable reference to his father. It made his mother cry.
- O, babasına açık bir referans taşıyordu. Bu, annesini ağlattı.
Please refrain from smoking in public places.
- Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
- Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
Racism today isn't so overt.
- Irkçılık bugün çok açık değildir.
On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
- Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.