Deniz teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- (isim) Sea
When I was a child, I often went swimming in the sea.
- Ben bir çocukken çoğu zaman denizde yüzmeye gittim.
Last year, he was at sea for three months.
- Geçen yıl üç ay boyunca denizdeydi.
- naval
Tom and Mary went to the aquarium, the folk art museum and the naval museum.
- Tom ve Mary akvaryuma, halk sanat müzesine ve deniz müzesi'ne gitti.
Tom Jackson was an American naval officer and painter.
- Tom Jackson, Amerikalı bir deniz subayı ve ressamdı.
- nautical
- drink
Drinking seawater can be deadly to humans.
- Deniz suyu içmek insanlar için ölümcül olabilir.
Layla couldn't drink seawater.
- Leyla deniz suyu içemedi.
- saltwater
- blue
He reached the blue sea.
- O, mavi denize ulaştı.
Light blue is the color of the sky and, consequently, is also the color of the sea, lakes, and rivers.
- Açık mavi gökyüzünün rengidir ve bu sebepten aynı zamanda denizin, göllerin ve nehirlerin de rengidir.
- earth
All that comes from the earth returns to the earth, and what comes from the water returns to the sea.
- Topraktan gelen her şey toprağa döner ve sudan gelen her şey denize döner.
The earthquake created a tremendous sea wave.
- Deprem büyük bir deniz dalgası yarattı.
- (Askeri) marine city
- sea; maritime, marine; naval, nautical
- the blue; the briny
- the waters
- marine
The Marines quickly defeated the communist forces.
- Denizciler hızla kominist kuvvetleri mağlup etti.
He's a marine biologist.
- O bir deniz biyoloğu.
- thalasso
- sea, ocean
- waves, sea; a swell
- the wave
He was carried by the waves away from the shore and out to sea.
- Dalgalar tarafından kıyıdan denize doğru sürüklendi.
- maritime
They went to the maritime museum.
- Onlar denizcilik müzesine gitti.
- the deep
The treasure was buried in the deepest of the sea.
- Hazine, denizin derinliklerine gömüldü.
Very little is known about the deep sea.
- Derin deniz hakkında çok az şey biliniyor.
- brine
- the waves
He was carried by the waves away from the shore and out to sea.
- Dalgalar tarafından kıyıdan denize doğru sürüklendi.
- marine, maritime, nautical, naval
- main
- deep
Tom is a deep-sea diver.
- Tom derin deniz dalgıcıdır.
The sea will turn deep by itself.
- Deniz kendi kendine derinleşecek.
- waters
Warmer waters harm coral reefs and alter the distribution, abundance, and productivity of many marine species.
- Isıtıcı sular, mercan resiflerine zarar verir ve birçok deniz türünün verimini, bolluğunu ve üretkenliğini değiştirir.
- the blue
The blue sky is reflected in the sea.
- Mavi gök, denize yansıyor.
The blue whale is the largest marine mammal, and the largest mammal on earth.
- Mavi balina en büyük deniz memelisi olup, dünyadaki de en büyük memelidir.
- briny
- biocycle
- flood
Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.
- Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.
- the briny
- zee
- seaman
Many moons ago, I was a seaman.
- Çok uzun zaman önce ben bir denizciydim.
Sami became an accomplished seaman.
- Sami başarılı bir denizci oldu.
- maria
Tom considered Maria to be the most beautiful mermaid he had ever seen.
- Tom, Maria'yı şimdiye kadar gördüğü en güzel deniz kızı olarak kabul ediyordu.
- deniz kıyısı
- coast
- deniz kenarı
- coast
Paul's family spends the summer at the coast every year.
- Paul'un ailesi yaz mevsimini her yıl deniz kenarında geçiriyor.
- deniz kabuğu
- shell
She was listening to the sea in a sea shell.
- O bir deniz kabuğunda denizi dinliyordu.
The Chinese character for money is a stylized drawing of a cowry shell.
- Para için Çince karakter, bir deniz kabuğunun stilize çizimidir.
- deniz kıyısı
- seaside
- deniz kaplumbağası
- turtle
More than 500 baby sea turtles were released into the sea.
- 500'den fazla bebek deniz kaplumbağası denize bırakıldı.
- deniz nakliyatı
- shipment
- deniz simiti
- Sea bagel
- deniz kıyısı
- shore
- deniz alası
- (Denizbilim) sea trout
- deniz alası
- (Denizbilim) salmon trout
- deniz alası
- (Denizbilim) black sea salmon
- deniz alası
- (Denizbilim) brown trout
- deniz anası
- (Denizbilim) jellyfish
Tom got stung by a jellyfish.
- Tom bir deniz anası tarafından sokuldu.
- deniz aracı
- vessel
- deniz aşırı
- ultramarine
- deniz aşırı
- (Ticaret) transoceanic
- deniz dağı
- (Denizbilim) seamount
- deniz dibi
- ground
- deniz dibi
- benthos
- deniz feneri
- beacon
- deniz gücü
- sea power
- deniz gücü
- (Askeri) naval force
- deniz ineği
- (Denizbilim) atlantic stargazer
- deniz ineği
- (Hayvan Bilim, Zooloji) trichechus
- deniz kumu
- (Askeri) sea sand
- deniz kuvvetleri
- armada
- deniz kürü
- (Turizm) marine cure
- deniz kıyısı
- riva
- deniz kıyısı
- sea shore
- deniz kıyısı
- sea coast
- deniz kıyısı
- (Teknik,Ticaret) seaboard
- deniz kızı
- (Mitoloji) nixie
- deniz kızı
- (Mitoloji) nixe
- deniz mav
- (Bilgisayar) aqua
- deniz mili
- (Askeri) mile
- deniz parkı
- (Askeri) marine park
- deniz pelin
- (Botanik, Bitkibilim) old man
- deniz pelin
- (Botanik, Bitkibilim) wormwood
- deniz pelin
- (Botanik, Bitkibilim) absinthe
- deniz pelin
- (Botanik, Bitkibilim) artemisia absinthium
- deniz seviyesi yükselmesi
- (Askeri) sea level rise
- deniz seviyesi üzerinde
- above sea level
- deniz suru
- sea wall
- deniz suyu
- thalasso
- deniz suyu
- raw water
- deniz tanı
- (Astronomi) nautical twilight
- deniz tuzu
- (Denizbilim) marine salt
- deniz uçağı
- (Havacılık) boat seaplane
- deniz uçağı
- pontoon
- deniz yosunu
- (Denizbilim) undaria
- deniz yosunu
- (Denizbilim) algae
- deniz yosunu
- (Askeri) seagrass
- deniz yosunu
- (Denizbilim) agar agar
- deniz yosunu
- wrack
- deniz yosunu
- (Gıda) sea weed
- deniz yosunu
- (Denizbilim) agar-agar
- deniz yıldızı
- (Denizbilim) common starfish
- deniz dalgası
- sea wave
- deniz geçişi
- sea passage
- deniz gümrük bölgesi
- (Ticaret) customs maritime zone
- deniz kuvveti
- navy
- deniz pelini
- beach sagewort
- deniz pelini
- artemisia pycnocephala
- deniz suyu sıcaklığı
- sea water temperature
- deniz süngeri
- Sponge
- deniz tavşanı
- sea hare
- deniz trafiği
- Maritime traffic
- deniz uçağı
- seaplane
- deniz yavşanı
- artemisia pycnocephala
- deniz yavşanı
- coastal sagewort
- deniz yoluyla
- by sea
The best approach to Lisbon is by sea.
- Lizbon'a en iyi yaklaşım deniz yoluyladır.
He arrived by sea but left by air.
- Deniz yoluyla geldi ama havayoluyla gitti.
- deniz çapası
- sea anchor
- Deniz Kuvvetleri Anti-Terörizm Analiz Merkezi; Deniz Kuvvetleri Anti
- (Askeri) Navy Antiterrorism Analysis Center; Navy Antiterrorist Alert Center
- Deniz Kuvvetleri Deniz Sistemleri Komutanlığı
- (Askeri) Naval Sea Systems Command
- Deniz Kuvvetleri deniz aşırı hava kargo terminali
- (Askeri) Navy overseas air cargo terminal
- Deniz Nakliye Hazırlık Programı; deniz nakliye ihtiyat programı; deniz kurtarma
- (Askeri) Sealift Readiness Program; sealift reserve program; seaward recovery point; Single Integrated Operational Plan (SIOP) reconnaissance plan
- Deniz unsur komutanı; deniz unsur komutanı; ana kontrol merkezi; askeri işbirliğ
- (Askeri) Marine component commander; maritime component commander; master control center; military cooperation committee; military coordinating committee; mission control center; mobility control center; movement control center
- deniz aşırı akaryakıt boşaltma sistemi (Deniz Kuvvetleri)
- (Askeri) offshore petroleum discharge system (Navy)
- deniz hava; Deniz Hava Sistemleri Komutanlığı
- (Askeri) naval air; Naval Air Systems Command
- deniz kuvvetleri deniz lojistik merkezi
- (Askeri) naval sea logistics center
- deniz kuvvetleri deniz nakliyesi koordinasyonu ve koruması
- (Askeri) naval coordination and protection of shipping
- deniz kuvvetleri deniz talimatı
- (Askeri) naval sea instruction
- deniz kuvvetleri ikmali; Deniz Kuvvetleri Kaynak Sistemleri Komutanlığı
- (Askeri) naval supply; Naval Supply Systems Command
- deniz kuvvetleri unsur komutanı; Deniz Kuvvetleri unsur Komutanlığı; ağ kontrol
- (Askeri) naval component commander; Navy component Command; network control center; North American Aerospace Defense Command (NORAD) Command Center
- deniz kuvvetleri özel harekat komutanlığı; deniz kuvvetleri özel harekat unsuru;
- (Askeri) naval special operations command; naval special operations component; naval special warfare special operations component; Navy special operations component
- deniz ulaştırmasına deniz kuvvetleri kontrolü teşkilatı
- (Askeri) naval control of shipping organization
- denizler
- seas
In Greek literature, the Seven Seas were the Aegean, Adriatic, Mediterranean, Black, Red, and Caspian seas, and the Persian Gulf.
- Eski Yunan edebiyatında Yedi Deniz; Ege, Adriyatik, Akdeniz, Kara, Kızıl ve Hazar denizleri ile Basra Körfezi idi.
I like mountains better than seas.
- Dağları denizlerden daha çok severim.
- Milli Muhabere Sistemi; deniz ulaştırmasına deniz kuvvetleri kontrolü; şebeke ko
- (Askeri) National Communications System; naval control of shipping; net control station
- kiloton; deniz mili (deniz mili / saat)
- (Askeri) kiloton(s); knot (nautical miles per hour)