The police set out to solve the crime.
- Polis, suçu çözmek için yola çıktı.
Dick tried to solve the problem, in vain.
- Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.
It's gonna be difficult to resolve this case.
- Bu davayı çözmek zor olacak.
It's a truly difficult problem to resolve.
- Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
It's not going to be easy to decode.
- Şifreyi çözmek kolay olmayacak.
I'm working with the police to solve his murder.
- Onun cinayetini çözmek için polis ile birlikte çalışıyorum.
The workers united to solve the problem.
- İşçiler sorunu çözmek için birleştiler.
There's only one way to settle this.
- Bunu çözmek için tek yol var.
What do you think is the best way to settle this conflict?
- Bu anlaşmazlığı çözmek için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Why is it necessary to resolve conflicts?
- Neden bu çatışmayı çözmek gerek?
It's gonna be difficult to resolve this case.
- Bu davayı çözmek zor olacak.
It's not going to be easy to decode.
- Şifreyi çözmek kolay olmayacak.
Tom is trying to figure out a way to solve the problem.
- Tom, sorunu çözmek için bir yol bulmaya çalışıyor.
We have to figure out what happened to Tom.
- Tom'a ne olduğunu çözmek zorundayız.
It's almost impossible to work out this problem.
- Bu sorunu çözmek hemen hemen imkânsız.