Despite all his faults, everybody likes him.
- Tüm hatalarına rağmen, herkes onu seviyor.
Despite the importance of sleep, its purpose is a mystery.
- Uykunun önemine rağmen, onun amacı bir sırdır.
Although I trusted the map, it was mistaken.
- Haritaya güvenmeme rağmen,o hatalıydı.
Although he's young, he has a grey beard.
- Genç olmasına rağmen gri sakalı var.
I admire him, in spite of his faults.
- Ben onun hatalarına rağmen, ona hayranım.
I cannot help liking him in spite of his many faults.
- Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.
Though he is rich, he is not happy.
- O zengin olmasına rağmen mutlu değil.
Though he was poor, he was happy.
- Fakir olmasına rağmen, o mutluydu.
Nevertheless, I'm immensely proud.
- Bütün bunlara rağmen, ben son derece gurur duyuyorum.
Tom's as strong as an ox, yet nevertheless is a coward.
- Tom bir öküz kadar güçlü ama buna rağmen bir korkak.
We're quite insignificant, but awesome nevertheless.
- Biz oldukça önemsizdik ama buna rağmen müthiştik.
She has a lot of faults. Still, I like her.
- Çok hatası var. Buna rağmen onu severim.
All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
- Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
I told her once and for all that I would not go shopping with her.
- Ona bir kez söyledim ve her şeye rağmen onunla alışverişe gitmedim.
His story may sound false, but it is true for all that.
- Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.
Even though we tried hard, we couldn't beat Jane.
- Biz sıkı çalışmamıza rağmen, Jane'i yenemedik.
Tom didn't want to eat the worms even though they were high in protein.
- Tom yüksek proteinli olmalarına rağmen solucanları yemek istemiyordu.
While he likes English, he is weak in mathematics.
- İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır.
For all his genius, he is as unknown as ever.
- Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.
For all his wealth, he was still unhappy.
- Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.
kara rağmen hakem maçı iptal etmedi.
The wine was very expensive, but even so he wanted to buy it.
- Şarap çok pahalıydı, buna rağmen onu satın almak istedi.
You managed it after all.
- Her şeye rağmen onu başardın
Tom didn't buy it after all.
- Her şeye rağmen onu almadım.
Nonetheless, she loved the children and was content with the work.
- Her şeye rağmen, o, çocukları seviyordu ve işinden memnundu.
You managed it after all.
- Her şeye rağmen onu başardın
No one could solve the problem after all.
- Buna rağmen kimse problemi çözemedi.
Joan became a great actress in spite of having had a difficult childhood.
- Joan zor bir çocukluk geçirmesine rağmen büyük bir aktrist oldu.
I cannot help liking him in spite of his many faults.
- Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.
Although he is young, he is very careful.
- Genç olmasına rağmen, çok dikkatlidir.
Although he's young, he has a grey beard.
- Genç olmasına rağmen gri sakalı var.