-e kadar

listen to the pronunciation of -e kadar
Türkçe - İngilizce

-e kadar teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

-e kadar
till
-e kadar
by the time
-e kadar
until
-e kadar
to
-e kadar
down to
-e kadar
through
-e kadar
up to
-e kadar
pending
-e kadar
as far as
-e kadar
as well as
-e kadar
thru
-e kadar
by
-e kadar
up
-e kadar
in so far as
-e kadar etkili
as effective as
-e kadar etkin
as effective as
-e kadar gelmek
(Dilbilim) go down to
-e kadar korunmak
(İnşaat) maintain far into
-e kadar sürdürmek
(İnşaat) maintain far into
-e kadar ulaşmak
(deyim) go down to
ağzına kadar dolu olmak
brim
başından sonuna kadar
all the way
bu kadar
this

Hearing this song after so long really brings back the old times. - Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.

Never be this late again. - Asla tekrar bu kadar geç kalma.

yeteri kadar
enough

This book is easy enough for me to read. - Bu kitap benim okumam için yeteri kadar kolaydır.

I had enough time, so I didn't need to hurry. - Yeteri kadar zamanım vardı, bu yüzden acele etmeme gerek yoktu.

-ye kadar
until
bu kadar
that's it

That's it. I'm not lending you any more money. - Bu kadar. Sana daha fazla ödünç para vermiyorum.

That's it. I've done everything I can. - Bu kadar. Yapabileceğim her şeyi yaptım.

bu kadar
that

See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much. - Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.

That's enough for today! - Bugünlük bu kadar yeter.

e kadar
by the time
e kadar
(Havacılık) through
hepsi bu kadar teşekkürler
that's all
inceye kadar
until
kadar
as as
kadar
as well as

He speaks Spanish as well as French. - O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.

The rich have troubles as well as the poor. - Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.

kadar güçlü
as strong as
nereye kadar?
how far

How far are you willing to take this? - Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?

How far do I have to go? - Nereye kadar gitmek zorundayız?

yeteri kadar
sufficiently
ardına kadar
wide

Tom opened his eyes wide. - Tom gözlerini ardına kadar açtı.

Fadil found the door wide open. - Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.

ardına kadar açık
wide

Keep your eyes wide open! - Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.

Fadil found the door wide open. - Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.

-den -e kadar
from to
bacak kadar
squat
bacak kadar
very short
bacak kadar
tiny
bit kadar
tiny
bit kadar
very small
bu kadar
this thing
bu kadar
that much

I know that much myself. - Kendimi bu kadar tanıyorum.

I'm not going to eat that much. - Bu kadar fazla yemeyeceğim.

bu kadar
this quantity
bu kadar
such

You don't have to give yourself such airs. - Bu kadar çalım satmak zorunda değilsin.

I didn't expect such a nice present from you. - Senden bu kadar iyi bir hediye beklememiştim.

bu kadar mı
is that all
dibine kadar gömülmek
(deyim) entangle with
dize kadar
(deyim) knee-deep
e kadar
(Havacılık) up
e kadar
(Havacılık) thru
e kadar
down to
e kadar giden
date back
elden geldiği kadar
with might and main
elinden geldiği kadar çabuk
as fast as he could lick
en ince ayrıntısına kadar
blow-by-blow
en ince detayına kadar
in depth
en ince noktasına kadar
up to the mark
eve kadar optik lif
(Bilgisayar,İnşaat) fiber to the home
hepsi bu kadar
that's all
herkes kadar iyi
(deyim) with the best of them
kadar
proportion
kadar
as near as
kadar
as big as

I am about as big as my father now. - Şimdi yaklaşık babam kadar büyüğüm.

This cat is as big as that one. - Bu kedi şu kedi kadar büyüktür.

kadar
degree

To what degree can we trust him? - Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?

Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius. - Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.

kadar
about

The population of Italy is about half as large as that of Japan. - İtalya'nın nüfûsu, Japonya'nınkinin yaklaşık yarısı kadardır.

Your income is about twice as large as mine is. - Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.

kadar
as much

My brother eats twice as much as I do. - Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.

The news surprised him as much as it did me. - Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.

kadar
so as

The people all praised the emperor's clothes without telling him the truth so as not to seem stupid, until a little boy said, The emperor is naked! - İnsanların hepsi küçük bir çocuk İmparator çıplak! deyinceye kadar aptal görünmemek için ona gerçeği söylemeden imparatorun giysilerini övdü.

Try to do so as far as the station. - İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.

kadar
as... as
kadar
something like

Nobody will pay that much for something like that. - Hiç kimse öyle bir şey için o kadar çok ödemeyecek.

How long does it take you to do something like that? - Öyle bir şey yapman ne kadar sürer?

kadar
amounting
kadar
degre

She can be trusted to some degree. - Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.

I agree with you to a degree. - Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.

kadar
or so

I expect to stay in Boston a day or so. - Bir güne kadar Boston'da kalmayı umuyorum.

However hard you may study, you can't master English in a year or so. - Ne kadar sıkı çalışırsan çalış, bir sene veya civarında İngilizcede uzmanlaşamazsın.

kadar
as much ... as
kadar
insomuch as
kadar
some

I must have it done somehow by six. - Saat altıya kadar bir şekilde onu yaptırmalıyım.

All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive. - Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.

kadar
amount

What does the bill amount to? - Fatura ne kadar tutuyor?

I really wonder how much the inheritance tax will amount to. - Gerçekten veraset vergisinin ne kadar tutacağını merak ediyorum.

kadar düzenli
as regular as
kadar süre
by
kadar çirkin
as ugly as
kadar çılgın
as mad as
kadar özgür
as free as
mümkün olduğu kadar
all the way
mümkün olduğu kadar erken
as early as possible
mümkün olduğu kadar yakın
as near as possible
mümkün olduğu kadar çabuk
as soon as
mümkün olduğu kadar çok
as much as possible
ne kadar
how long

How long did they live in England? - Onlar İngiltere'de ne kadar süre yaşadılar?

How long that bridge is! - Köprü ne kadar uzunmuş!

ne kadar süre
how long

After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here. - Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.

Tom asked me how long my parents had been married before they separated. - Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.

parmak kadar
small
ta -e kadar
clear to
tepeden tırnağa kadar
from head to toe
tepeden tırnağa kadar
from head to foot
yeteri kadar vermemek
stint
yeteri kadar çok
substantially
yeterli kadar
sufficiently
yeterli kadar
adequately
yeterli kadar
sufficient
yolun sonuna kadar
all the way
zerre kadar
a modicum of
zerre kadar
in the slightest degree
zerre kadar
shadow of
zerre kadar
not at all
zerre kadar
(Dilbilim) at all
zerre kadar değil
not in the least
zerre kadar şüphe kalmamak
without a shadow of a doubt
ne kadar uzun
how long

How long is the Seto Bridge? - Seto Köprüsü ne kadar uzunluktadır?

How long that bridge is! - Köprü ne kadar uzunmuş!

- e kadar
- Of
-a kadar
-Up
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
(Atasözü) Cheats never prosper
akıl almayacak kadar çok
as much as you can't even imagine
avuç içi kadar
palms up
bir dereceye kadar
certain extent
bu ne kadar
How much of this
cehenneme kadar yolun var
go to hell
en ince ayrıntısına kadar, etraflıca
thoroughly, thoroughly
kadar az
as few as
ne kadar
how

She told me how it was wrong to steal. - O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.

How far away is the airport? - Havaalanı ne kadar uzak?

ne kadar yazık
What a shame!
ne kadar çok
how much
pek o kadar değil
Not so much
sonrasına kadar
Until after
sonuna kadar
end

Never give up till the very end. - Tam sonuna kadar vazgeçme.

You must carry the task through to the end. - Sonuna kadar görevi taşımalısın.

öyle, o kadar, o derece
So, so, so deeply
şimdilik bu kadar
That's all for now
ne kadar erken o kadar iyi
the sooner the better
ne kadar çabuk olursa o kadar iyi
the sooner the better
ne kadar çok olursa o kadar iyi
the more the better
Türkçe - Türkçe

-e kadar teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

abdalın dostluğu köy görünceye kadar
(deyim) Çıkarı için yakınlık gösterip dostluk kuran kimse, beklediği yararı elde ettikten, işini yürütecek başka yollar bulduktan sonra sizinle olan ilişkisini keser
İngilizce - Türkçe

-e kadar teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

till kadar
para çekmecesi, kasa
till kadar
(toprağı) sürmek, işlemek
-e kadar