I assume you are willing to take the risk.
- Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.
I am willing to take your offer.
- Ben teklifinizi almaya istekliyim.
When we are told not to come, we become all the more eager to go.
- Gelmememiz söylendiği zaman, gitmek için daha da istekli oluruz.
His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
Are you very keen about going with them?
- Onlarla gitmeye çok istekli misin?
Tom wasn't at all keen to stay in the castle, which he'd heard was haunted.
- Tom kalede kalmaya hiç istekli değildi, onun perili olduğunu duymuştu.
The pupils listened eagerly during his speech.
- Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
Perhaps you'd be willing to volunteer.
- Belkide gönüllü olmaya istekli olurdun.
You don't seem very enthusiastic.
- Sen çok istekli görünmüyorsun.
He hid his emotions and pretended to be enthusiastic.
- O duygularını sakladı ve istekliymiş gibi davrandı.
They were agog to hear the latest news.
- Onlar en son haberi duymak için istekliydi.
I'm ready and willing, Tom.
- Hazır ve istekliyim, Tom.
During the interrogation, Fadil appeared to be ready and willing to answer any question.
- Sorgulama sırasında, Fadıl herhangi bir soruyu cevaplamaya hazır ve istekli görünüyordu.
He is anxious to read the book.
- O, kitabı okumak için istekli.
He works hard because he is anxious to succeed.
- Başarmak için istekli olduğundan dolayı çok çalışıyor.
The drivers are at the starting line and raring to go!
- Sürücüler başlangıç çizgisindeler ve gitmek için çok istekliler.