-e gitmek teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- -e gitmek
- report to
- -e gitmek
- resort to
- -e gitmek
- visit
- -e gitmek
- step over
- -e gitmek
- proceed
- -e gitmek
- head for
- -e gitmek
- lead to
- -e gitmek
- {f} resort
- kötüye gitmek
- deteriorate
- akıp gitmek
- range
- gitmek
- be off
- gitmek
- go off
- birlikte gitmek
- go with
If you want to go with them, you must hurry.
- Onlarla birlikte gitmek istersen acele etmelisin?
I am ready to go with you.
- Ben sizinle birlikte gitmek için hazırım.
- eğlenmeye gitmek
- go out
- geçinip gitmek
- subsist
- gitmek
- suitable
- gücüne gitmek
- resent
- kayarak gitmek
- slither
- akıp gitmek
- stream
- askere gitmek
- to go to do one's military service, go into the army
- geri geri gitmek
- back up
- geri gitmek
- go back
I imagine that Tom will eventually run out of money and have to go back home.
- Sanırım sonunda Tom parasız kalacak ve eve geri gitmek zorunda kalacak.
I had to go back to Boston without Tom.
- Boston'a Tom'suz geri gitmek zorunda kaldım.
- gitmek
- (deyim) take leave
- gitmek
- to be enough
- gitmek
- (Askeri) lay
- gitmek
- (Argo) shoot through
- gitmek
- suit
- gitmek
- to go to (work); to go to, attend (school)
- gitmek
- travel
He doesn't have enough money to go travelling.
- Onun seyahate gitmek için yeterli parası yok.
If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, it would take you 12 minutes to get there.
- Evinizden 10 km uzaktaki bir mağazaya gitmek istiyorsanız ve saatte 50 km hızla sürüyorsanız oraya varmak 12 dakikanızı alır.
- gitmek
- to go; to leave, to depart, to make a move; to leave for; to attend; to get on with sth; to go off; (taşıt) to move off, to leave; to travel, to make; (giysi, vb.) to go with, to suit, to become; to fit, to be suitable (for); to be enough (for), to suffic
- gitmek
- to be suitable
- gitmek
- to lead to (a condition, result, etc.)
- hoşuna gitmek
- to please
- ileri gitmek
- exceed
- iyi gitmek
- doing well
- kayar gibi gitmek
- skim
- kötüye gitmek
- run down
- çıkıp gitmek
- walk out
- önde gitmek
- lead
- önünde gitmek
- precede
- defolup gitmek
- pack
- gitmek
- get out
I want to get out of this town.
- Bu şehirden gitmek istiyorum.
I just have to get out of here.
- Sadece buradan gitmek zorundayım.
- hızlı gitmek
- streak
- acele gitmek
- take off
- beraber gitmek
- go along with
- birdenbire çıkıp gitmek
- take off
- birlikte gitmek
- convoy
- birlikte gitmek
- accompany
- bisiklet kullanarak gitmek
- bicycle
- bok yoluna gitmek
- (Argo) ruined
- elden gitmek
- lost
- elden gitmek
- be lost
- geri gitmek
- return
- geri gitmek
- reverse
- geri gitmek
- back up
- geri gitmek
- reach back
- gitmek
- sold
I really wanted to go to Tom's concert, but it was sold out.
- Ben gerçekten Tom'un konserine gitmek istiyordum ama onun hepsi satılmıştı.
- gitmek
- become
When we are told not to come, we become all the more eager to go.
- Gelmememiz söylendiği zaman, gitmek için daha da istekli oluruz.
- gitmek
- attend
- gitmek
- damaged
- gitmek
- go by the board
- gitmek
- be sold
- gitmek
- get along
- gitmek
- move
Tom made no move to go.
- Tom gitmek için hiç bir şey yapmadı.
- gitmek
- fit
- gitmek
- trot
- gitmek
- leave
- gitmek
- be damaged
- gitmek
- navigate
- gitmek
- retire
- gitmek
- die
- gitmek
- push along
- gitmek
- get in
- gitmek
- answer
- gitmek
- endure
- gitmek
- lead
- gitmek
- enough
- gitmek
- last
- gitmek
- pass away
- gitmek
- run
Do you want to go run around the track with me?
- Benimle pist civarında koşmaya gitmek ister misin?
I imagine that Tom will eventually run out of money and have to go back home.
- Sanırım sonunda Tom parasız kalacak ve eve geri gitmek zorunda kalacak.
- gitmek
- return
- gitmek
- be enough
- gitmek
- go with
I don't want to go if you don't go with me.
- Benimle gitmezsen, gitmek istemiyorum.
I am ready to go with you.
- Ben sizinle birlikte gitmek için hazırım.
- gitmek
- be suitable
- gitmek
- run up
- gitmek
- disembark
- gitmek
- go for
- gitmek
- get on
- gitmek
- absent oneself
- gitmek
- pack
- gizlice gitmek
- skulk
- gizlice kaçıp gitmek
- abscond
- greve gitmek
- (Ticaret) come out
- hoşuna gitmek
- enjoy
- hızlı gitmek
- race
- hızlı gitmek
- (deyim) bowl along
- ileri gitmek
- encroach
- ileri gitmek
- pass
- ileri gitmek
- walk on
- ileri gitmek
- move
- ileri gitmek
- make one's way
- ileri gitmek
- (deyim) gain ground
- ileri gitmek
- advance
- ileri gitmek
- go fast
To go faster you'd better go alone, to go further you'd better go with someone.
- Daha hızlı gitmek için yalnız gitsen iyi olur, daha ileri gitmek için biriyle gitsen iyi olur.
- ileriye gitmek
- (Havacılık) go further
- iyi gitmek
- get on
- iyi gitmek
- going well
- jet gibi gitmek
- fly
- kampa gitmek
- go camping
- kurban gitmek
- fall a victim
- kurban gitmek
- fall a victim to
- kurban gitmek
- fall victim to
- sessizce gitmek
- slide
- siktir olup gitmek
- piss off
- siktir olup gitmek
- fuck off
- sık sık gitmek
- visit
- sık sık gitmek
- haunt
- temyize gitmek
- appeal
- trenle gitmek
- go by train
- tuvalete gitmek
- to go to the toilet
- vites boşta gitmek
- coast
- zıt gitmek
- run counter to
- zıt gitmek
- go counter to
- zıt gitmek
- (Dilbilim) go against
- hoşuna gitmek
- appeal
- hoşuna gitmek
- like
- ağır ağır gitmek
- cruise
- ileri gitmek
- go forward
- kıvrıla kıvrıla gitmek
- wander
- akıp gitmek; geçip gitmek
- slip, slip
- alışverişe gitmek
- to go shopping
- amerikaya gitmek
- go to the america
- amerikaya gitmek
- go to the united states
- ayak izinden gitmek
- follow in somebody's footsteps
- bir yere gitmek
- To go to a place
- gitmek
- go
- hoşa gitmek
- agreeable to
- izinden gitmek
- Follow someone
- suikasta kurban gitmek
- to be assasinated
- tangır tungur gitmek
- tangır go tungur
- tuvalete gitmek
- go to little boy's room
- tuvalete gitmek
- go to restroom
- unutulup gitmek
- disappear
- uzağa gitmek
- go far away
- üstüne gitmek
- go on at