-e dokunmak

listen to the pronunciation of -e dokunmak
Türkçe - İngilizce

-e dokunmak teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

-e dokunmak
tamper with
dokunmak
touch

Tom reached out to touch Mary. - Tom Mary'ye dokunmak için uzandı.

All you have to do is touch the button. - Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.

dokunmak
affect
avcuyla dokunmak
palm
dokunmak
feel

Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky. - Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum.

dokunmak
tweedle
dokunmak
jar
dokunmak
tamper
dokunmak
woven
dokunmak
(Matematik) osculate
dokunmak
be woven
dokunmak
foul
dokunmak
move
dokunmak
dab
dokunmak
get on
dokunmak
harm
dokunmak
concern
dokunmak
reach

Tom reached out to touch Mary. - Tom Mary'ye dokunmak için uzandı.

dokunmak
upset
dokunmak
abut
dokunmak işi
to touch the job
dokunmak, zarar vermek
To touch, to hurt
zülf-i yare dokunmak
(deyim) 1. Displease an influential, a powerful person or an authorithy, or make them offended.2. Harm or annoy someone.3. Leading in a subject which is annoying or posing a problem
zülfüyare dokunmak
1. Displease an influential, a powerful person or an authorithy, or make them offended.2. Harm or annoy someone.3. Leading in a subject which is annoying or posing a problem
asapına dokunmak
to get on (one's) nerves, irritate
ayak parmakları ile dokunmak
toe
azametine dokunmak
to wound (someone's) vanity, pique (someone)
bamteline basmak/dokunmak
to vex, annoy
can alıcı noktaya dokunmak
strike the right chord
dokunmak
tip
dokunmak
handle
dokunmak
kiss
dokunmak
to touch; to move, to affect, to touch; to upset, to harm; to get on, to jar; to concern; to be woven
dokunmak
be intolerant of
dokunmak
disagree
dokunmak
clap
dokunmak
to be woven
dokunmak
contact
faydası dokunmak
patronize
faydası dokunmak
to be of help (to)
gayretine dokunmak
to be stimulated to greater effort
hafifçe dokunmak
dab
hafifçe dokunmak
dab at
hafifçe dokunmak
tap
hassas bir noktaya dokunmak
to touch a sore point
haysiyetine dokunmak
to touch (someone's) self-respect, wound (someone's) pride
iyiliki dokunmak
to be of help (to)
içine dokunmak
to sadden; to pain
kanına dokunmak
to make one's blood boil
kanına dokunmak
to make (one's) blood boil
kibirine dokunmak
to wound (someone's) pride
midesine dokunmak
to give (one) indigestion, upset (one's) stomach
namusuna dokunmak
to say or do something which touches (someone's) honor
nazik konuya dokunmak
skate on thin ice
onuruna dokunmak
to touch (someone's) self-esteem, wound (someone's) pride
onuruna dokunmak
to hurt sb's pride
parmak ile dokunmak
finger
sağlığa dokunmak
affect the health
sinirine dokunmak
to get on (one's) nerves, irritate, Brit. give (someone) the pip
sinirine dokunmak
get on smb.'s nerves
sinirine dokunmak
get on one's nerves
sinirine dokunmak
to get on sb's nerves, to grate one's nerves
teline dokunmak
to make (someone's) blood boil, enrage
tetike basmak/dokunmak/i çekmek
to pull the trigger, squeeze the trigger (of a gun)
uçu dokunmak
(for something) to affect (someone) adversely, bring (someone) harm, cause (someone) damage
yararı dokunmak
turn to good purpose
yararı dokunmak
to benefit
yarasını deşmek/sına dokunmak
to touch a sore spot, open up an old wound, bring up a sore topic
yardımı dokunmak
to be of service to
zararı dokunmak
be of disservice to
zararı dokunmak
to harm, be harmful to, have a harmful effect on
zararı dokunmak
be a detriment to
zihinine dokunmak
to confuse (someone) utterly
zülüfü yâre dokunmak
to offend one of the powers that be, step on a bigwig's toes
Türkçe - Türkçe

-e dokunmak teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

zülf-i yare dokunmak
(deyim) 1. Hatırlı, güçlü bir kimseyi veya bir makamı gücendirmek, darılmasına yol açmak.2. Birine zarar veya sıkıntı vermek.3. Sıkıntı verecek, sorun olacak konulara girmek
zülfüyare dokunmak
1. Hatırlı, güçlü bir kimseyi veya bir makamı gücendirmek, darılmasına yol açmak.2. Birine zarar veya sıkıntı vermek.3. Sıkıntı verecek, sorun olacak konulara girmek
dokunmak
Almak, kullanmak, el sürmek
dokunmak
Sağlığını bozmak
dokunmak
Almak, kullanmak, el sürmek: "Buğdaydan, bulgurdan ne varsa kimse dokunmuyor, daha zor günlere saklıyordu."- N. Araz
dokunmak
Olmak
dokunmak
Tedirgin etmek, sataşmak: "Bu karıncaya dokunmayan çocuk o kocaman adamın oracıkta pestilini çıkaracaktı."- S. F. Abasıyanık. İyilik, kötülük gibi kavramlar için olmak: "Medeni âlemi yaratmış olan eserlerin bize kötülüğü dokunabilir mi?"- N. Ataç. İnsanın içine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak: "Hiçbir gözyaşının bana onunkiler kadar dokunduğunu hatırlamıyorum."- R. N. Güntekin. İlişkin, ilgili olmak, değinmek
dokunmak
Onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak: "Erkekte pudra sinirime dokunuyor diyorum, anlamıyorsun."- P. Safa
dokunmak
Tedirgin etmek, sataşmak
dokunmak
İlişkin, ilgili olmak, değinmek
dokunmak
İçine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak
dokunmak
Hafifçe değmek
dokunmak
Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık gibi türlü niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek: "Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk."- A. Haşim
dokunmak
Karıştırmak
dokunmak
Onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak
dokunmak
Dokuma işi yapılmak
-e dokunmak