(picture) teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- kazma resim engraving
- picture
- resim
Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
- I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
- This is a picture of her own painting.
- picture
- {f} 1. betimlemek, resmetmek. 2
- picture
- {f} çizmek
Küçük çocuk bir resim çizmek için renkli kalem kullanmaktadır.
- The young child uses crayons to draw a picture.
Çocuk bir resim çizmekten zevk aldı.
- The boy enjoyed painting a picture.
- picture
- picture book resim kitabı
- as picture
- (Bilgisayar) resim olarak
- big picture
- genel görünüm
Burada genel görünüme bakman gerekiyor.
- You need to look at the big picture here.
Genel görünüme bakmamız gerekiyor.
- We need to look at the big picture.
- change picture
- (Bilgisayar) resim değiştir
- crop picture
- (Bilgisayar) resim kırp
- crop picture
- (Bilgisayar) resmi kırp
- custom picture
- (Bilgisayar) özel resim
- display picture
- (Bilgisayar) resim görüntüle
- edit picture
- (Bilgisayar) resmi düzenle
- edit picture
- (Bilgisayar) resim düzenle
- format picture
- (Bilgisayar) resim biçimlendir
- format picture
- (Bilgisayar) resmi biçimlendir
- frame picture
- (Bilgisayar) resmi çerçevele
- motion picture
- sinema
- motion picture
- sinemada gösterilen film
- moving picture
- sinema filmi
- moving picture
- (Sinema) sinema
- picture
- {f} resmetmek
- picture
- hayal etmek
- picture
- kopya
Dün gece benimle ilgili çektiğin resmin bir kopyasını alabilir miyim?
- Could I get a copy of the picture you took of me last night?
Mümkün olan en kısa zamanda size o resmin bir kopyasını göndereceğiz.
- I'll send you a copy of that picture as soon as possible.
- picture
- tıpatıp benzeri
- picture
- (Askeri) görünüm
Genel görünüme bakmalısın.
- You need to look at the big picture.
Burada genel görünümü görmüyorsun.
- You're not seeing the whole picture here.
- picture
- (Bilgisayar) bir resim olarak ekler
- picture
- tasvir etmek
- picture
- düşlemek
- picture editor
- (Bilgisayar) resim düzenleyicisi
- picture file
- (Bilgisayar) resim dosyası
- picture in
- (Bilgisayar) içindeki resim
- picture info
- (Bilgisayar) resim bilgisi
- picture show
- sinema filmi
- picture signal
- resim işareti
- picture theatre
- sinema
- picture tube
- tv resim tüpü
- preview picture
- (Bilgisayar) resmi göster
- preview picture
- (Bilgisayar) resim önizleme
- show picture
- (Bilgisayar) resmi göster
- take picture
- (Bilgisayar) resim al
- take picture
- (Bilgisayar) fotoğraf çek
- picture
- tanımlama
- average picture level
- ortalama görüntü düzeyi
- blurred picture
- bulanık görüntü
- colour picture signal
- renkli resim sinyali
- colour picture tube
- renkli görüntü lambası
- draw a picture
- resim çizmek
Küçük çocuk bir resim çizmek için renkli kalem kullanmaktadır.
- The young child uses crayons to draw a picture.
- electrostatic picture tube
- elektrostatik resim tüpü
- master picture monitor
- ana resim monitörü
- motion picture
- sinema filmi
- moving picture camera
- film kamerası
- picture
- film
Moonlight En İyi Film Oscar'ı'nı kazandı.
- Moonlight won the Oscar for Best Picture.
- picture
- ç
- picture
- görülmeye değer şey ya da kişi
- picture
- keste
- picture
- {i} -in tıpatıp benzeri, kopya
- picture
- betimlemek
- picture
- {f} kafasında canlandırmak
- picture
- pek güzel kimse ya da şey
- picture
- görüntü
Televizyonum neredeyse 15 yaşında ama hâlâ iyi bir görüntüye sahip.
- My TV set is almost 15 years old, but it still has a good picture.
Mary, Tom'un kullanıcı profilindeki sevimli buzulkuşu görüntüsünü beğendi.
- Mary liked the cute penguin picture in Tom's user profile.
- picture
- -in mükemmel örneği
- picture
- tasavvur etmek
- picture
- timsal
- picture
- tablo
Her gün en azından kısa bir şarkıyı dinlemelisin, iyi bir şiir okumalısın, güzel bir tabloya bakmalısın ve mümkünse, birkaç zeki sözler söylemelisin.
- Every day you should at least listen to a short song, read a good poem, look at a beautiful picture, and, if possible, say several intelligent words.
Bu benim tablomun bir resmi.
- This is a picture of my painting.
- picture
- fotoğraf
Ben fotoğraf çekmekten hoşlanıyorum.
- I enjoy taking pictures.
Burada fotoğraf çekebilir miyim?
- Can I take pictures here?
- picture
- resmini yapmak
- picture
- {i} betimleme
- picture
- tasvir
- picture
- sinema
- picture book
- resim kitabı
- picture card
- kız
- picture card
- vale
- picture editor
- resim seçici
- picture element
- resim elemanı
- picture frame
- resim çerçevesi
Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.
- This is a picture frame made of plastic.
- picture gallery
- resim galerisi
- picture gallery
- resim müzesi
- picture goer
- sinemasever
- picture postcard
- kartpostal
- picture postcard
- resimli kartpostal
- picture processing
- görüntü işleme
- picture puzzle
- resimli bulmaca
- picture taking
- resim çekme
- picture telegraphy
- resimli telgraf jüyesi
- picture theater
- sinema
- picture transmission
- resim nakli
- picture transmission
- görüntü iletimi
- picture tube
- ekran lambası
- picture tube
- resim tüpü
- picture tube
- görüntü lambası
- picture window
- büyük pencere
- positive picture
- pozitif görüntü
- silent picture
- sessiz film
- sound picture
- sesli film
- take a picture
- fotoğraf çek
- taken a picture
- fotoğraf çek
- talking picture
- sözlü film
- television picture
- sınalgı görüntüsü
- television picture tube
- sınalgı resim tüpü
- took a picture
- fotoğraf çek
- word picture
- kelimelerle tarif etme
- Picture Exchange communication system
- Resim Değiş Tokuşuna Dayalı İletişim Sistemi
- automatic picture transmission
- otomatik resim iletimi
- be out of the picture
- k. dili (biri) sahneden çekilmiş olmak, işin içinde olmamak
- dirty picture
- kirli resim
- distorted picture
- bozuk resim
- get the message/get the picture
- argo anlamak, çakmak
- get the picture?
- resim olsun?
- give a picture of
- (deyim) görüntüsü vermek
- hence, a small picture; a miniature
- Bu nedenle, küçük bir resim, bir minyatür
- image picture
- görüntü resmi
- monochrome picture
- tek renkli resim
- motion picture theatre
- sinema
- motion-picture
- hareketli resim
- paint a different picture
- (deyim) Mevcut durumdan farklı bir durum ortaya koymak
- paint a rosy picture
- (deyim) Pembe tablo çizmek
- paints a different picture
- (deyim) Yeni olan bir olayın bir bütün ile ilgili herşeyi, bakış acısını, temel değerlerini değiştirmesi
If that's the case that paints a quite different picture.
- picture
- {i} k.dili. film, sinema filmi
- picture
- {f} yansıtmak
- picture
- tarif
Güzelliğin en mükemmel tarafı, hiçbir resimle tarif edilememesidir.
- The best part of beauty is that which no picture can express.
Gözlem gücüyle ilgili bir deneyde, Tom evinde iki yıldır oturmasına rağmen, oturma odasının duvarında asılı resimlerin hiçbirini tarif edemedi.
- During an experiment on powers of observation, Tom was unable to describe any of the pictures hanging on his living room wall, despite having lived in his unit for two years.
- picture book
- Resimli kitap
- picture carrier
- resim taşıyıcı
- picture data
- resmi veri
- picture definition
- resim netligi, resim seçikligi
- picture dictionary
- resmi sözlük
- picture duping print
- pozitif görüntü kopyası, pozitif görüntü eslemi
- picture head
- projektör başı
- picture inversion
- resim inversiyonu, resim evrilmesi
- picture library
- resmi kütüphane
- picture locking
- resim kenetleme
- picture monitor
- resim monitörü, görüntü denetligi
- picture negative
- resim negatifi, görüntü negatifi
- picture noise
- kârlı görüntü, karlanma
- picture perfect
- Mükemmel bir resim
- picture ratio
- görüntü oranı, görüntü boyutu, çerçeve oranı
- picture repetition frequency
- resim frekansı, saniyede resim sayısı, saniyede resim
- picture scanning
- resim tarama
- picture size
- resim büyüklüğü, resim boyu
- picture synchronization
- resim senkronizasyonu, resim eşlemesi
- picture white
- beyaz resim seviyesi
- put s.o. in the picture
- k. dili birine durumu anlatmak, birini aydınlatmak
- put someone in the picture
- (deyim) Birine olayın iç yüzünü anlatmak
- reference picture
- referans resmi
- take picture
- almak resim
- television picture
- televizyon görüntüsü
- television picture tube
- televizyon resim tüpü
- adds a picture
- (Bilgisayar) resim ekler
- be a picture of health
- turp gibi olmak
- be out of the picture
- {k} (biri) sahneden çekilmiş olmak, işin içinde olmamak. be out of the question k.dili. söz konusu olmamak, düşünülmemek, uygun sayılmamak
- bullet picture
- (Bilgisayar) madde işareti resmi
- come into the picture
- ortaya çıkmak
- conjure up a mental picture of
- gözünün önüne gelmek
- copy as picture
- (Bilgisayar) resim olarak kopyala
- dark picture
- (Bilgisayar) koyu resim
- default picture file
- varsayılan resim dosyası
- erasing picture
- (Bilgisayar) resmi siliyor
- get the picture clear
- (deyim) durumu doğru tam anlamak
- i would like to have a picture book for a five year old child
- beş yaşında bir çocuk için boyama kitabı arıyorum
- inline picture
- (Bilgisayar) satır içi resim
- living picture
- canlı tablo
- low tone picture
- yumuşak renkli tablo
- microsoft word picture
- (Bilgisayar) microsoft word resmi
- motion picture
- (sinemada gösterilen) film
- new picture
- (Bilgisayar) yeni resim
- niggle at (picture)
- (Sanat) blerolamak
- open picture
- (Bilgisayar) resim aç
- opening picture
- (Bilgisayar) açılış resmi
- paste picture
- (Bilgisayar) resmi yapıştır
- paste picture
- (Bilgisayar) yapıştır resmi
- picture
- tanımlamak
- picture
- suret
- picture
- canlandırmak
- picture
- picture frame resim çerçevesi
- picture card
- papaz vale ya da kiz
- picture card
- suratlı iskambil kâğıdı
- picture file name
- resim dosyası adı
- picture frame
- resimlik
- picture gate
- (Sinema) kamera çerçevesi
- picture layout
- (Bilgisayar) resim düzeni
- picture only
- (Bilgisayar) yalnızca resim
- picture palace
- (isim) sinema
- picture palace
- {i} sinema
- picture placeholder
- Resim Yer tutucuları
- picture point
- (Askeri) fotoğraf noktası
- picture point
- (Teknik,Televizyon) resim noktası
- picture search
- (PS) Resim Arama
- picture source
- (Bilgisayar) resim kaynağı
- picture window
- (Sinema) manzara penceresi
- picture window
- (Sinema) gösterici penceresi
- picture window
- (Sinema) panaromik pencere
- put smb. in the picture
- haberdar etmek
- radar picture
- radar görüntüsü
- recognized maritime picture
- (Askeri) tanımlanmış deniz resmi
- satellite picture
- uydu fotoğrafı
- send a picture
- resim göndermek
- take a picture
- fotoğraf çekmek
- transfer picture
- çıkartma
- unsharp picture
- bulanık görüntü
- update picture
- (Bilgisayar) resim güncelleştir
- zero picture
- (re: numbers) Sıfır gösterimi (re: sayılar)