Kralın ilkelerinde sabit bir standart vardır.
- There is a fixed standard in the king's principles.
Bu kaldırılamaz. O sabit.
- It can't be removed. It's fixed.
Gözlerini bana dikti.
- He fixed his eyes on me.
Herkesin gözleri ona dikildi.
- Everyone's eyes were fixed upon her.
Ben eylemlerimi kararlaştırılmış zamanlar için planlamayı tercih ediyorum böylece zamanı yönetebilirim.
- I prefer to plan my activities for fixed times so I can manage my time.
Bunu hemen onarmalıydınız.
- You should've fixed it right away.
Tom onu bir çekiçle onardı.
- Tom fixed it with a hammer.