The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
- Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
We have a severe winter this year.
- Bu yıl şiddetli bir kış var.
There was a violent clash of opinions between the two leaders.
- İki lider arasında şiddetli bir fikir çatışması vardı.
The wind was blowing violently, and to make matters worse, it began raining.
- Rüzgar şiddetli esiyordu ve daha da kötüsü, yağmur yağmaya başladı.
I was bitterly disappointed.
- Ben şiddetli bir hayal kırıklığına uğradım.
The winters were bitterly cold.
- Kışlar şiddetli soğuktu.
Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles.
- Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.
Layla's house was devoured by a ferocious fire.
- Leyla'nın evi şiddetli bir yangınla yok oldu.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
Tom's strong interest in Mary provoked my jealousy. But I managed to conceal.
- Tom'un Mary'ye olan yoğun ilgisi, bende şiddetli bir kıskançlık hissi uyandırdı. Ama belli etmedim.
Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
- Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.
This city will suffer from an acute water shortage unless it rains soon.
- Bu şehir, yağmur yağmazsa yakında şiddetli bir su sıkıntısı yaşayacaktır.
There was a sharp peal of thunder.
- Şiddetli bir gök gürültüsü vardı.
His observation is sharp, but he says very little.
- Onun gözlemi şiddetli fakat o çok az diyor.
If the climate is harsh and severe, the people are also harsh and severe.
- Eğer iklim sert ve şiddetli ise, insanlar da sert ve şiddetlidir.
The fire is burning furiously.
- Yangın şiddetli bir şekilde yanıyor.
The fire is burning furiously.
- Yangın şiddetli bir şekilde yanıyor.
The game was canceled because of heavy rain.
- Şiddetli yağmur nedeniyle, oyun iptal edildi.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
Tom is extremely violent.
- Tom son derece şiddetli.
Tom speaks with a deep southern accent.
- Tom şiddetli bir güney aksanıyla konuşur.
We've seen drastic changes since then.
- O zamandan beri şiddetli değişiklikler gördük.
It's so fucking cold!
- Hava çok şiddetli soğuk.
The battle was fierce and unbelievably bloody.
- Savaş şiddetli ve inanılmaz şekilde kanlıydı.
The battle quickly became fierce and bloody.
- Savaş hızla şiddetli ve kanlı oldu.
This intense heat doesn't seem to bother you.
- Bu şiddetli ısı sizi rahatsız ediyor gibi görünmüyor.
How can I ignore pain this intense?
- Bu kadar şiddetli ağrıyı nasıl görmezden gelebilirim?
Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
- Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.
The torrential rain did quite a bit of damage.
- Şiddetli yağmur bir hayli zarara yol açtı.
The soprano received thunderous applause for her performance.
- Soprano performansı için şiddetli alkış aldı.
That looks so excruciatingly boring.
- O çok şiddetli şekilde sıkıcı görünüyor.
The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.
- Tartışma şiddetli ve ahenkli ama sonuçta inandırıcı değil.
It was raining good and hard.
- Yağmur iyi ve şiddetli yağıyordu.
It rained hard yesterday.
- Dün şiddetli yağmur yağdı.
He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.
- O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
Violence erupted all over the city because of the food shortages.
- Yiyecek yokluğundan dolayı şehrin her yerinde şiddet patlak verdi.
His running away from home is due to his father's severity.
- Onun evden kaçması babasının şiddetinden dolayıdır.
It poured for three days.
- Üç gün şiddetli yağmur yağdı.
It was pouring rain all morning long.
- Sabah saatlerinde şiddetli yağmur yağıyordu.
The roof was torn off by the gale.
- Çatı şiddetli rüzgar tarafından yırtılmıştı.
The heavy rain made them put off their departure.
- Şiddetli yağmur, onların kalkışını erteledi.
As you know, we were late due to the heavy rain.
- Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmurun sonucu olarak geç kaldık.
We were shocked by the intensity of our mother's anger.
- Annemizin öfkesinin şiddetiyle şok olduk.
The fire raged and consumed the whole village.
- Yangın şiddetlendi ve bütün köyü yaktı.
The storm raged fiercely all that night.
- Fırtına bütün o gece şiddetle esmişti.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
The heavy rains caused the river to flood.
- Şiddetşi yağmurlar nehrin taşmasına neden oldu.
A baby was flung out of its mother's arms when a plane hit severe turbulence while commencing its descent prior to landing.
- Bir bebek iniş öncesinde inişe başlarken bir uçak şiddetli türbülansa çarptığında bir bebek annesinin kollarına atıldı.
Fizik te ki manası.
The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.
- Tartışma şiddetli ve ahenkli ama sonuçta inandırıcı değil.
He is vehemently opposed to political correctness.
- O şiddetle politik doğruluğa karşı oluyor.
We are vehemently opposed to political correctness.
- Biz şiddetle politik doğruluğa karşı çıkıyoruz.