şeyleşme

listen to the pronunciation of şeyleşme
Türkçe - İngilizce
(Sosyoloji, Toplumbilim) reification
The consideration of an abstract thing as if it were concrete, or of an inanimate object as if it were living
representing a human being as a physical thing deprived of personal qualities or individuality; "according to Marx, treating labor as a commodity exemplified the reification of the individual"
regarding something abstract as a material thing
Improperly treating something as if it were an object In the political thought of Lukacs and other Marxists, reification often involves trying to turn human beings into marketable commodities The philosophical reification of abstract concepts is commonly called hypostasization Recommended Reading: Joseph Gabel, False Consciousness: An Essay on Reification (Harpercollins, 1985) {at Amazon com} and Bryan D Palmer, Descent into Discourse: The Reification of Language and the Writing of Social History (Temple, 1990) {at Amazon com} Also see Galin Tihanov and noesis
The potential error caused by assuming that just because you can say something or give it a name, the utterance or name is meaningful For example, I can say "the absolute is green", but this does not necessarily mean anything To assume that it means something will be called "reification"
to regard or treat an abstraction as if it had concrete or material existence
Translating a complex set of phenomena into a single entity such as a number IQ test scores are an example
To reify something is to create a CYC® FORT corresponding to that thing, or in other words, it is to add a thing that denotes it to Cyc's knowledge base Cyclists commonly use the term "reify" in two slightly different ways: Reifying a concept refers to the manual creation of a CYC® constant to denote that concept Reifying a NAT refers to the automatic preservation in the CYC® ontology of FORTs corresponding to non-atomic terms that use elements of #$ReifiableFunction For more on this topic, click here
The term reification refers to the act of reifying something
to treat an abstract or metaphorical concept as if it were an underlying stable unit of reality, for example to treat love-sickness as a disease or to treat the abstract concept of "color" as something existing apart from any colored object
şey
stuff

Tom knows a lot of stuff about Mary. - Tom Mary hakkında çok şey biliyor.

The only thing on the table that I normally wouldn't eat is that stuff on the yellow plate. - Normal olarak yemediğim masadaki tek şey sarı tabaktaki şeydir.

şey
{i} thing

Please don't leave valuable things here. - Lütfen değerli şeyleri burada bırakmayın.

I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do. - Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.

şey
article

I read an academic article in that language and understood almost everything, but when I tried reading a story for beginners I understood nothing. - O dilde bilimsel bir yazı okudum ve neredeyse her şeyi anladım ama başlangıç seviyesindekiler için yazılmış bir hikayeyi okumaya çalıştığımda hiçbir şey anlamadım.

Please place all articles not related to the lesson inside your bag. - Lütfen dersle ilgisi olmayan her şeyi çantana koy.

şey
{i} matter

I have nothing to say on this matter. - Benim bu konuda söyleyecek bir şeyim yok.

As a matter of fact, I know nothing about it. - Aslına bakarsan, ben bu konuda hiçbir şey bilmiyorum.

şey
chose

I realized that what I had chosen didn't really interest me. - Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.

There are some things we could've change, but we chose not to. - Değiştirebileceğimiz bazı şeyler vardır fakat seçeceğimiz değil.

şey
entity
şey
{i} doing

Doing that sort of thing makes you look stupid. - Bu tür bir şey yapmak aptal görünmesini sağlar.

I asked Tom to do the same thing that Mary was doing. - Tom'un Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapmasını rica ettim.

şey
{i} concern

As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious. - Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.

Tom seems to be very concerned about something. - Tom bir şey hakkında çok endişeli görünüyor.

şey
gizmo
şey
aggregate
şey
gimmick
şey
hickey
şey
thingumabob
şey
business

I don't know a thing about running a business. - İş idaresi hakkında bir şey bilmiyorum.

It's my business to investigate such things. - Bu tür şeyleri araştırmak benim işim.

şey
dingus
şey
doohickey
şey
the thing is
şey
in thing
şey
well

He intimated that all is not well in his marriage. - O, evliliğinde her şeyin iyi olmadığını ima etti.

Focus on one thing and do it well. - Bir şeye odaklan ve onu iyi yap.

şey
thing, stuff, object; what-d'you-call-him/-her/-it; what's-his/-her/-its-name; thingummy, thingumabob, thingumajig; well
şey
object

It was an object of terror. - Dehşet veren bir şeydi.

You don't really love me at all. You only care about your math stuff! Not at all, I do love you! Prove it! Okay. Let A be the set of the objects I love... - Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik! Ne münasebet, seni seviyorum! Kanıtla! Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun...

şey
affair

He knows a lot about foreign affairs. - Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.

şey
thingummy
şey
doings
şey
what-do-you-call-it; what-do-you-call-him; whatyoumayjigger, thingumbob, thingamabob, thingumajig, thingummy (used to designate something or someone whose name one has either forgotten or doesn't know)
şey
lark
şey
doodad
şey
thingumajig
şey
whosit
şey
picayune
şey
backbone
şey
{i} res
şey
contraption
şey
aught
şey
plummet
şey
thingamajig
şeyleşmek
reify
Türkçe - Türkçe

şeyleşme teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Şey
(Osmanlı Dönemi) BAZİL
Şey
(Osmanlı Dönemi) SÜMM
Şey
(Osmanlı Dönemi) HURS
Şey
(Osmanlı Dönemi) HİLBİSE
Şey
(Osmanlı Dönemi) FÜVFE
Şey
(Osmanlı Dönemi) MA'NE
Şey
(Osmanlı Dönemi) KUZA'MELE
şey
Nesne, madde: "Asıl zorluk belki öğrenilmesi lazım gelen şeylerin değil, unutulması gereken şeylerin çokluğundan gelir."- A. Ş. Hisar
şey
Belirsiz bir anlamda madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin adı yerine kullanılır: "Bana sen pek çok şey kazandırdın."- R. H. Karay
şey
Nesne, madde
şey
Belirsiz bir anlamda madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb. nin adı yerine kullanılır
şey
(Osmanlı Dönemi) KAZAM
şeyleşme