Get this stuff out of here.
- Bu şeyi buradan çıkarın.
Tom can't afford all the stuff Mary wants him to buy on his salary.
- Tom'un, Mary'nin ondan satın almasını istediği her şeyi maaşıyla almaya gücü yetmez.
Please don't leave valuable things here.
- Lütfen değerli şeyleri burada bırakmayın.
I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
- Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
Please place all articles not related to the lesson inside your bag.
- Lütfen dersle ilgisi olmayan her şeyi çantana koy.
I read an academic article in that language and understood almost everything, but when I tried reading a story for beginners I understood nothing.
- O dilde bilimsel bir yazı okudum ve neredeyse her şeyi anladım ama başlangıç seviyesindekiler için yazılmış bir hikayeyi okumaya çalıştığımda hiçbir şey anlamadım.
I have nothing to say on this matter.
- Benim bu konuda söyleyecek bir şeyim yok.
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
I realized that what I had chosen didn't really interest me.
- Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
There are some things we could've change, but we chose not to.
- Değiştirebileceğimiz bazı şeyler vardır fakat seçeceğimiz değil.
Today I just feel like staying at home and doing nothing.
- Canım bügün evde kalmak ve bir şey yapmamak istiyor.
You need to stop doing things that bother Tom.
- Tom'u rahatsız eden şeyleri yapmayı durdurmalısın.
That's nothing you need to concern yourself with.
- Bu kendinizi endişelendirmenizi gereken bir şey değil.
As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
- Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
Find out all you can about Tom's business.
- Tom'un işi hakkında öğrenebildiğin her şeyi öğren.
I don't know a thing about running a business.
- İş idaresi hakkında bir şey bilmiyorum.
He intimated that all is not well in his marriage.
- O, evliliğinde her şeyin iyi olmadığını ima etti.
Focus on one thing and do it well.
- Bir şeye odaklan ve onu iyi yap.
It was an object of terror.
- Dehşet veren bir şeydi.
You don't really love me at all. You only care about your math stuff! Not at all, I do love you! Prove it! Okay. Let A be the set of the objects I love...
- Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik! Ne münasebet, seni seviyorum! Kanıtla! Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun...
He knows a lot about foreign affairs.
- Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.