Tom gave Mary a tender kiss.
- Tom Mary'ye şefkatli bir öpücük verdi.
She has a tender heart.
- Onun şefkatli bir yüreği var.
He was very affectionate with his parents.
- Ailesine karşı çok şefkatliydi.
He's a very affectionate father.
- O çok şefkatli bir baba.
Tom is a loving and caring gentleman.
- Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.
She has a loving family.
- Onun şefkatli bir ailesi var.
Dan was a very caring father.
- Dan çok şefkatli bir babaydı.
Rose is a loving and caring lady.
- Rose sevgi dolu ve şefkatli bir bayan.
Tom gave Mary a tender kiss.
- Tom Mary'ye şefkatli bir öpücük verdi.
She has a tender heart.
- Onun şefkatli bir yüreği var.
Dan was a very caring father.
- Dan çok şefkatli bir babaydı.
The elephant is a very caring mother for its children.
- Fil çocukları için çok şefkatli bir anne.
He was very affectionate with his parents.
- Ailesine karşı çok şefkatliydi.
He's a very affectionate father.
- O çok şefkatli bir baba.
Every sentient creature deserves compassion.
- Her duyarlı yaratık şefkati hak ediyor.
Many people are experiencing compassion fatigue because of the constant tragedies being reported in the news.
- Haberlerde sürekli yer alan trajik olaylar yüzünden birçok insan şefkat yorgunluğu çekiyor.
Your compassion never ceases to amaze me.
- Sizin şefkatiniz beni şaşırtmaktan asla vazgeçmiyor.
Many people are experiencing compassion fatigue because of the constant tragedies being reported in the news.
- Haberlerde sürekli yer alan trajik olaylar yüzünden birçok insan şefkat yorgunluğu çekiyor.
Tom is a loving and caring gentleman.
- Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.
He's a very affectionate father.
- O çok şefkatli bir baba.
Every mother has affection for her child.
- Her annenin çocuğuna şefkati vardır.
A wave of tenderness swept over her.
- Bir şefkat dalgası onu sardı.
I looked at her and saw tenderness in her eyes.
- Ona baktım ve onun gözlerindeki şefkati gördüm.
I have a deep affection for her.
- Ona karşı derin bir şefkate sahibim.
Every mother has affection for her child.
- Her annenin çocuğuna şefkati vardır.
A wave of tenderness swept over her.
- Bir şefkat dalgası onu sardı.
I looked at her and saw tenderness in her eyes.
- Ona baktım ve onun gözlerindeki şefkati gördüm.