I'll take my chances with you.
- Şanslarımı sizinle birlikte alacağım.
What are our chances?
- Bizim şanslarımız nedir?
I know what a lucky boy I am.
- Ben ne şanslı bir çocuk olduğumu biliyorum.
When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
- Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
You'll make a fortune by taking a chance.
- Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
This is your only chance.
- Bu senin yegâne şansın.
Any chance you know where I put my keys?
- Anahtarlarımı nereye koyduğumu bilmen için şans var mı?
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
- Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
She had the good fortune to get into the school she wanted to.
- Şanslıydı ki istediği okula girdi.
He had the good fortune to find a good wife.
- Onun iyi bir karı bulmak için iyi şansı vardı.
Please give me one more shot.
- Lütfen bana bir şans daha verin.
Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
- Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
I knew that I'd break her heart, but I had no choice.
- Onun kalbini kıracağımı biliyordum ama hiç şansım yoktu.
Tom can't catch a break.
- Tom bir şans yakalayamaz.
I should've hit Tom while I had the chance.
- Şansım varken Tom'u vurmalıydım.
Tom was lucky that Mary didn't hit him.
- Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.
I thank my lucky stars that I'm still alive.
- Hala hayatta olduğum için şansıma şükrediyorum.
I am giving you a star.
- Sana bir şans veriyorum.
Tom deserves another opportunity.
- Tom başka bir şansı hak ediyor.
There is no security on this earth; there is only opportunity.
- Bu dünyada hiçbir güvenlik yoktur; sadece şans vardır.
Tom wished Mary good luck.
- Tom Mary'ye iyi şans diledi.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.