When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
- Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
- Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
He was so fortunate as to escape death.
- O, ölümden döndüğü için çok şanslı.
You were fortunate to be here.
- Burada olduğumuz için şanslıydık.
Well, Tom, today is your lucky day.
- Peki Tom, bugün senin şanslı günün.
When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
- Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
He had the good fortune to marry a pretty girl.
- Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
This is the chance of a lifetime.
- Bu bir ömür boyu şanstır.
This is your only chance.
- Bu senin yegâne şansın.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
- Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
He had the good fortune to marry a pretty girl.
- Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
She had the good fortune to get into the school she wanted to.
- Şanslıydı ki istediği okula girdi.
Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
- Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
Give me another shot.
- Bana bir şans daha ver.
Do you believe that you will get seven years of bad luck if you break a mirror?
- Bir ayna kırarsan yedi yıl kötü şansa uğrayacağına inanıyor musun?
This could be my big break.
- Bu benim büyük şansım olabilir.
You're lucky Tom didn't hit you.
- Tom sana çarpmadığı için şanslısın.
Tom was lucky that Mary didn't hit him.
- Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
Tom wished Mary good luck.
- Tom Mary'ye iyi şans diledi.
There is no one who is born under an unlucky star, there are only people who cannot read the sky.
- Şanssız bir yıldızın altında doğmuş olan kimse yoktur, sadece gökyüzünü okuyamayan insanlar vardır.
I am giving you a star.
- Sana bir şans veriyorum.
We have the opportunity to make some changes.
- Bazı değişiklikler yapma şansımız var.
Tom deserves another opportunity.
- Tom başka bir şansı hak ediyor.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.