şansı

listen to the pronunciation of şansı
Türkçe - İngilizce

şansı teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

şans
luck

I know what a lucky boy I am. - Ben ne şanslı bir çocuk olduğumu biliyorum.

If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic. - Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.

şans
fortune

You'll make a fortune by taking a chance. - Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.

Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work. - Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.

şans
chance

This is the chance of a lifetime. - Bu bir ömür boyu şanstır.

This is your only chance. - Bu senin yegâne şansın.

şansı dönmek
(one's luck) to turn
şansı dönmek
for (someone's) luck to turn, take a turn (for the better or the worse)
şansı en yüksek aday
front runner
şansı olmak
to have a chance
şansı olmak
turn up trumps
şansı olmamak
to be out of luck
şansı olmamak
be down on
şansı rast gitmek
to have a lucky streak
şansı rast gitmemek
to have a losing streak
şansı ters gitmek
to have a run of bad luck
şansı yaver gitmek
to be lucky, to land on one's feet
şansı yaver gitmek
to have good luck, for things to be going (one's) way
şansı yaver gitmemek
to be out of luck
şans
hap

You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime. - Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.

I want to believe there's still a chance for us to be happy together. - Halen birlikte mutlu olma şansımızın olduğuna inanmak istiyorum.

şans
{i} show
acemi şansı
dumb luck
şans
good fortune

She had the good fortune to get into the school she wanted to. - Şanslıydı ki istediği okula girdi.

He had the good fortune to find a good wife. - Onun iyi bir karı bulmak için iyi şansı vardı.

şans
shot

Give me another shot. - Bana bir şans daha ver.

Please give me one more shot. - Lütfen bana bir şans daha verin.

şans
fluke
şans
odds
şans
break

This could be my big break. - Bu benim büyük şansım olabilir.

Tom can't catch a break. - Tom bir şans yakalayamaz.

şans
hep
şans
serendipity
başarı şansı olmayan
dead end
şans
luck of
şans
by luck
şans
have chance
acemi şansı
beginner's luck
başarı şansı olmayan kimse
non starter
herkesin şansı bir gün güler
every dog has it's day
hiç şansı olmamak
be a dead duck
hiç şansı olmamak
not to have a dog's chance
hiç şansı yok
(Argo) buckley's chance
ilerleme şansı
opportunity for advancement
kazanma şansı
look in
kazanma şansı az bahse girmek
take the odds
kazanma şansı olmayan at
outsider
kazanma şansı çok bahse girmek
lay the odds
satılma şansı
sales appeal
uğraşarak elde edilen gerçek başarı şansı
fighting chance
yükselme şansı
promotion prospects
şans
fluky
şans
hit

Tom was lucky that Mary didn't hit him. - Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.

I should've hit Tom while I had the chance. - Şansım varken Tom'u vurmalıydım.

şans
Good luck!

I wish you good luck. - Sana iyi şanslar diliyorum.

Goodbye and good luck. - Güle güle ve iyi şanslar.

şans
inning
şans
hazard
şans
turnup
şans
flukey
şans
auspiciousness
şans
star

Tom got a chance to start over. - Tom'un başlamak için bir şansı var.

I am giving you a star. - Sana bir şans veriyorum.

şans
opportunity

We have the opportunity to make some changes. - Bazı değişiklikler yapma şansımız var.

One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education. - Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.

şans
luck, chance, good fortune, break
şans
innings
şans
peradventure
şans
{i} good luck

Goodbye and good luck. - Güle güle ve iyi şanslar.

The people exulted over their good luck. - İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.

şans
haphazard
Türkçe - Türkçe

şansı teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

şans
Talih, baht, felek
şans
Talih, baht, felek: "Bir hafta içinde kayıplar ve kazanmalarla şansım değişti."- R. H. Karay